Sonracıma efendim, üzerine kahvelerimizi içtik. Muhabbetin tatlılığından bahsetmiyorum bile. Tamamen havamızı bozmadan düşündüğümüzden daha az tutan hesabı ödedik ve hemen yan taraftaki benim bildiğim tek Türkçe altyazı film satan DVDciye girdik. 6 filmi tanesi 2 liradan almanın mutluluğuyla eve gidiyorduk ki Kahve Ateşi'nde bahçede oturan insanlar müthiş eğlenceli geldi bize. Oraya da bir uğrayalım dedik. Bir elma çayı ve kahve söyledik. Hemen belirteyim Eskişehir'de elma çayı üzerine Harabe'den başka bir yer tanımıyorum. Ama yine sohbet tadından yenmedi. Oradan da kalkıp eve gidelim derken yolda collezione'u açık gördük oraya da daldık ta ki collezione müziği kapatıp kepenkleri yarıya indirene kadar. Eve dönerken tam 6 saattir dışardayız diye düşündük. Elimizde birer collezione poşeti, yüzlerimizde hoş sohbetlerin gülümsemesi, ağızlarımızda birçok kahve içmenin mayhoş tadı, cool takılmanın yüksek rütbeli gururu ile vedalaştık, eve geldik.
Pazar, Aralık 09, 2012
my 6 hours with Tuğçe
Bugün herkes böyle pazar günü gezmesi yapalım, şuraya çıkalım buraya gidicez sende gel diye aradı durdu beni. Aslında evde durasım da yoktu ama kabile gezmesi de yapmak istemedim. Sonra Tuğçe'yle konuştuk hadi çıkalım dedik bir anda. Önce hep gittiğimiz kafeye gidelim dedik. Bir havuçlu tarçınlı keki paylaşıp kahve içeriz genelde. Sonra yolda nasıl olduysa başka bi yerde yemek yiyelim. Hep 'cool' mekanı 'zengin' takılması gibi gelen bir yer var Acıktım diye istasyona giderken. Bir arkadaş da 'hiç lazanya yapan yer yok Eskişehir'de de!' dediğimde orası yapıyor demişti. Gidelim lazanya yiyelim dedik, ne kadar olursa olsun hovardalığı yaptık. Girdik desk kısımlarından birine oturduk. Ve şöyle görünümlü, acayip doyuran enfes lazanyalar yedik:
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder