;

Çarşamba, Aralık 26, 2012

Astroloji değil tanıyorum diyelim

  Şöyle bir etrafımdaki yakın arkadaşlarımın burçlarını ifşa ederek ayrılık sonrası hallerini karşılaştırmak istiyorum. Ama fark ettim başak ve koç burcundan çok yakın, ayrılığını bildiğim arkadaşım yokmuş onları pas geçiyorum. 


burcu arkadaşım, ayrılıklarında hep kendini suçlardı. Bu yüzden bir yerlere hep saldırırdı. Saldırmak genelde karşı cinste vücut bulurdu, ciddi olmayan avlar seçer onlardan 'sadece takılıyoruz' adı altında hınç alırdı. Anlatmaz, dertleşmez, yardım istemezdi. Halbuki kendisi bizim bu durumlarımızda hep yardım ederdi. Esas oğlanın da canını acıtmak isterdi zaman zaman, acıtırdı da. Çok sevdirir kendini bundan esas oğlan hiç kopamazdı, kimi tekrar ulaşır kimi aklından atamazdı ama esas oğlanlar dayanamazdı aynı zamanda onun diğer hınçlarına. Birden ağlar, gizli gizli ağlamalarını da biliriz biz yakın arkadaşları olarak ama o bilmiyormuşuz gibi davranmamızı isterdi. Bizde öyle yapardık. 

 burcu arkadaşım, ilişkiyi iliklerinde yaşardı. En ufak hata, onun için son olurdu. Onun yaşanan ilişkilerinden çok kopamadıkları olurdu. Bir ismi onun ağzından yıllarca duyabilirdik. Bir günde tanıdığı insanı bile sindirirdi içinde. Bu yüzden ayrılığı çok kanamalı geçerdi. Kahrolur ama bunu saklamaya kalkmazdı. Esas oğlan dahil onun ne kadar acı çektiğini bilirdi. Ona o günlerde anlayışlı olunmalıydı. Ve böyle günlerde en büyük hatası her anı, her sözü tekrar yaşayıp sorgulamasıydı. Her dakikanın onun için anlamı çözülmeli, ayrılığın nedeni bulunmalıydı. Biz arkadaşları olarak rahatlatmaya çalışırdık belki aklı oyalanırdı ama o neden bulmadan bitirmezdi asla kapatmazdı. Neden bulduğunda da bitmezdi, onun için bitmesi esas oğlanı tekrar gördüğünde etkilenmemesi demekti. Ve esas oğlan bir gün karşısındayken o yanına gelmesini istemiyorsa iyileştiğine inanır, eski günlerine hüküm giydirir, davayı kapatırdı. 

burcu arkadaşım, ayrılıklarından sonra çok ağlar, kilo verir, bir süre paspal dolaşır. Yani en dibinde yaşar ayrılığını ama ilk zamanlar. Sonra bir gün 'geçti' diye uyanır hayata tekrar. Tabii ki keyifli bir ortamda, eskiler açıldığında hiçbir şeyi unutmadığını görürüz. Her ayrıntıyı hatırlar, ilk zamanlar anlatmadıklarını da anlatır. Ama bitmiştir bitmişse. Düştüğünde uzun süre yerde kaldığından kalktığında da bir daha düşmez, tabir yerindeyse. Ve ne çabuk geçti demeye kalmadan başkası için çarpmaya başlar kalbi. Ama gerçekten çarpar. Nasıl unuttun ne ara bu oldu deriz biz, unutmadım ki der. 

burcu arkadaşım, ilişkileri çok da umursamadığını söyler. Ama bir gece yatmadan önce 'benim çok içimde kaldı, ne yapmak istedi sormak istiyorum' derdi. Biz de sor tabii derdik. Pişman olurdu ama kendini yiyip bitirmek yerine karşı tarafa sormayı seçerdi. Ondan aldığı cevap ona yeterdi. Üzülürdü belki ama belli etmezdi. Birden patlak verirdi üzüntüleri. Tren garında, dersin ortasında, kahve içilen bir sohbetin içerisinde. Esas oğlanları hiçbir zaman çok suçlayacak bir şey yaşamazdı. İlişkide her adımını düşünüp öyle attığından, kendi kararlarını başkalarına yüklemezdi. Ve her zaman esas oğlanların bir yemek yeme, biraz muhabbet etme şansları olurdu ama o kadar. İkinci şansları gereksiz bulurdu. Doğru olanı beklemeyi seçerdi, ona göre doğru olsa böyle olmazdı. 

 burcu arkadaşım, hiç ayrılmadı gözümün önünde. Ama ayrılma eşiğine geldiğini görmüştüm. Elleri mosmor olmuş, titremeye başlamıştı. Bayılmasından korkmuştum. Ağır atlatırdı eminim. İlişkisinde her şeyin olabileceğine inandığı halde  zor alışır, alıştığından zor kopardı çünkü. Hatta kopamazdı. En kötü hatırladığı insanı bile bir şekilde merak eder, ondan bahsederdi. Eminim ayrılığında yıkılmaz, kahrolmaz, mendiller veya mor gözlerle gezmezdi. Ama asla unutmazdı, bir başkasına alışamazdı. Güvenini kazanmak yıllar sürebilirdi. 

 burcu arkadaşım, ayrılığını içinde yaşamak istemezdi. Sürekli yanında birileri olsun onu teselli etsin, anılarını dinlesin, onunla nefret etsin isterdi ama aşklarına arkadaşları olarak saygımız olsun isterdi. Çok çabuk bağlanıp, kendisini esas oğlana endekslediği için nefret eder, bir daha yapmayacağına yeminler edip yine yapardı. Esas oğlanları da asla unutmazdı. Hiçbir anıyı, mimiği, hareketi de. Zamanla azalırdı bahsetme ya da düşünme sıklığı, ortamının değişmesi, yeni birilerini tanımak hep ona iyi gelirdi. Esas oğlanı tanıyanlardan uzak durmak, anıların yaşandığı yerlere gitmemek onu daha mutlu ederdi. Onu hatırlatacak herhangi bir şeyde içi burkulurdu yıllar geçse bile. Yine de yeni gelene de aynı hız da alışır, endeksleme işlemine girişirdi. Sadece esas oğlanlar kategorileşir hepsinin yeri farklılaşırdı. 

 burcu arkadaşım, ayrılığını karşı tarafa mal edene kadar karakterini, yaşadıklarını, etrafındakileri, kaderi ve bulabildiği her şeyi suçlardı. Esas oğlana çok bağlanmaması gerektiğini bilirdi ama ayrılıklarından sonra bir bakmış ki bağlanmış olurdu. Onun en farklı hali kimseyle paylaşmak istememesiydi. O ayrılıkla ilgili düşüncelerini biz geçince öğrenirdik bir sohbette tesadüfen. Konuşmaz, kafasında her şeyi en çok kendini suçlar da suçlardı. Biz ne desek boş olurdu o kendi çözmeliydi, baş etmeliydi. En son esas oğlanı suçlamaya sıra gelince o kadar çok suçlu çıkardı ki ona karşı hissizleşirdi. Üzüldü tabii ama bir şekilde atlattı derdik biz yakın arkadaşları olarak. Ama üzüldüğünü bile görmez, tahmin ederdik. 

burcu arkadaşım, ayrılıklarında tam anlamıyla yıkılırdı. Onun için ayrılık iki kişinin yürütemediği ilişkinin sonucu değil onun kişisel problemi olurdu. Onu da çok ağlarken, kahrolurken görmezdik. Saklamazdı da üzülürdü çok üzülürdü bu dışına yansımazdı. Güçlü olmayı ilke edinirdi kendine. Ama yakın arkadaşları olarak biz ne kadar problem yaptığını görürdük. Konuşmamıza, paylaşmamıza izin verirdi ama yine de sarsılmaz dimdik durmaya çalışırdı. Bu onu daha çok eğer, bükerdi, ayrılıklarını kendiyle bağdaştırmaması gerektiğine inanmazdı. Onun için çözüm bir başkasının onu hala iyi hissedebileceğine inandırmasıyla olurdu. Çivi çiviyi sökerdi ona göre. Sökmüyorsa kesin çivi de bir hata vardı. Ve burada hatalı hep kendi olurdu ta ki sökülene kadar. 

 burcu arkadaşım, ayrılığını içinde yaşardı. Kafasına takılan birkaç soruyu canı çekerse biz yakın arkadaşlarına sorar, gerisini içinde hallederdi. Biz istediği cevabı vermezsek buna o an inanır yine de kendi istediği cevaba bir süre sonra daha yakın dururdu. Ölçer, tartar ve uzun süre kendiyle yalnız kalmayı seçerdi. Bir gün içini ferahlattığında daha mutlu daha huzurlu olduğunu görürdük. Bazı akşamlar bir sorusuyla geçmediğini düşünürdük yine ama geçerdi sadece o an bizim ne düşündüğümüzü merak ederdi. Her şey onun kafasının içinde olur, biterdi. Çözemezse bu soruların ardı arkası kesilmezdi. Kendini yer bitirirdi. Yine de mutsuz olmaktansa ayrılığı daha kolay çekebilirdi. 

 burcu arkadaşım, ayrılığına üzülürdü, bazı zamanlar içi çekilir gibi gelirdi ona. Yine de pozitifti. Bir akşam karanlığa haykırabilirdi ağlayarak, gülerdi yaptığı hatalara ertesi günde. Duygusal gibi dursa da mantıklıydı hep. Her şeyin ona bir ders verdiğine inanırdı. Beklerdi, izlerdi, bir süre sonra geçtiğini görürdü. Geçsin diye çabalamazdı kalsın diye de. Sadece beklerdi, hayal kurardı, üzülmesi gereken günlerde üzülür sevinmesi gereken günlerde sevinirdi. Bir süre sonra başka biri gelmek isterdi hayatına. İsterse o an gelir, istemezse geçmemiş demekti.  


   Arkadaşlarımın ayrılıklarını genellemek değildi amacım ama ilişkiler farklı olsa da ayrılıklar aynıdır aslında. Birisinin boşluğuna düşme hissi ne nedenle olursa olsun insanda her zaman aynı etkiyi yaratır. İlişkinin yaşanmışlığına göre unutma şekli, üzülme şiddeti, atlatma zamanı farklıdır. Ama diğer günlerin seyri, düşünceler aynıdır. Kendini suçlayan hep kendini suçlar, karşı tarafı suçlayan hep karşı tarafı. Yine de ayrılık sonrası melankolisi hiç konuşmasan bile arkadaşlarla geçirilen en güzel zamana denk düşer. Kahveni, çayını alırsın arkadaşına anlatırsın ya da anlatmazsın onun yanında seni dinleyebilecek olmasını bilmek huzur verir, ayrılığın tek güzel tarafıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder