Salı, Aralık 04, 2012
Bir kaç günün ardından
Malum günlerin ardından yaşananlar o gün kadar acıklı değildi aslında. Eşik katsayına ve yaşadıklarına göre de değişir tabii. Ama en çok da çevrendekilere göre. Her şey ama dünya üzerindeki her şey üzerine geldi gibi oldu, normalde umursamayacağı en ufak şey gelip bağrının ortasına oturdu. Ama sadece o gün. İnanmadı çoğu, bazıları hala bilmez. Sonrasında hayat tabiki pespembe olmadı ama gri de değildi. Sarıydı hayat aslında. Soluk, gözleri çökük, dalıp giden ama bir renkti yine de. Kesinlikle gri değil siyah hiç değildi. Belki kırmızıyla karışsa turuncu olabilir bir haldeydi. Sivrisinek o sabah göz kapağından ısırdı. Küçücük, kaşındırmadan. Öptü işte kendince. Gözlerine daha çok bakıp, yazık etmesin artık diye. Okulunda öyle bir denk gelmişti ki teslimler, dersler bir bir iptal olmaya başlamıştı. Bol bol zamanı vardı. Ne zamandır ertelediği ev işlerini halletti. Her gelen çikolatalar, kahveler sundu önüne. İtiraz etmedi bu sefer. Düşüneceği çok şey vardı beyni çikolatayı hazmetmeyi, kahveyi bitirmeyi düşünsün istedi. Daha çok zamanı vardı. İçi bazı bazı daralırdı. Ayağa kalkma, evin içinde boş boş yürüme isteği oldu. Ama neyse ki o sırada 'noldu?' diyen birisi vardı evde. Anlattı kaç gündür söylediklerini tekrar. Ve yine neyse ki ilk defa duymuş gibi dinledi karşıdaki. İlk defa duymuş gibi cevap verdi, söyledi aynı şeyleri. Yatağa yattığı an hemen uyur olmuştu. Bunu isteyerek yapmıyordu. Belki çok yoruluyordu gün içinde, belki de uyumadan önceki düşüncelerden çekinip istemsiz uykuya dalıyordu. Ve sabah.. Sabahları diğer insanların tersine gecelerden kötüydü. Her geçen gün, her doğan güneş daha da farkettiriyordu belli ki. Eksikliğini canından hissediyordu çünkü. 'Neden?' diye sormayı istiyordu kendine, birilerini suçlamayı. Ama nedeni de sonucu da biliyordu, soramıyordu. Soracak herhangi bir şey bile bulamıyordu. Bunun için tam olarak üzülemiyordu, kanatamıyordu. Üzüldüğü tek şey canından gelen eksiklik, özlemdi. 'Çok güzel, gerçekten çok güzel.' diyordu arkadaşları. O da biliyordu. Ama kar atıştırdığında bugün ilk defa canı çekti yine O'nu. Bazı şeyler tükenmeye başlamadan önceki O'nu. Ve tükenmeden önceki O'na ancak zaman geçtikçe, kendi içini çözümledikçe ulaşabilirdi. Ve şimdiki kesinlikle istediği O değildi. Ondan delice arama isteği, yalvarma isteği yoktu. Ondandı içindeki bu huzur. Sevdiği bebekle kafasını koparmadan oynamayı öğrenirse verecekti annesi. Kafasını koparmak ya da bebeğiyle sarılıp uyumak onun elindeydi. Bu içini rahatlatıyordu. Şimdilerde dilediği tek şey bebekle oynamayı öğrenene kadar, evcilik zamanının geçmemiş olmasıydı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder