;

Çarşamba, Ekim 31, 2012

işaretlerim çoktur benim

 Bir tartışmaya gitmek zordur. Bile bile kötü geçireceğini bildiğin dakikalara yürürken hep sağından solundan birilerine çarparsın, oyalanacak birşeyler bulursun, gitmeyi ertelemek için bahaneler ararsın. Benim gibi su içmeye giderken bile ayağı takılınca vardır bir hayır deyip sudan vazgeçen biri için bu işaretlerin anlamı çok büyük olabiliyor.(Önemli not:çok susadıysam o suyu içerim arkadaş mübalağa sanatını konuşturuyoruz burda!) O gün de tramvayda ben ayakta dururken bir bebek, -bebek arabasını yanıma park etmişti- bacağıma vurdu 'bak bi' der gibi. Döndüm, hiç agucuk bugucuk yapacak halim yoktu gülümsedim yine önüme döndüm. Tekrar vurdu aynı anlamda, döndüm elini uzattı. 'Merak etme evren senin yanında en azından bak ben ne sevimliyim' dedi gözleriyle. Elimi tuttu. 3 durak elele geldik. Giderken yemyeşil gözlerini açtı, babası hemen arabayla indiğinden o bakışa bir anlam bulamadım, gitti. Eskart vizeletme vs gibi işlerle uğraşıyordum bir yandan da. Bir kırtasiyeye girdim, nüfus cüzdanı fotokopisi için 'başka bir isteğiniz var mı?' dediğinde adam ben Güliver'in Maceraları'na odaklanmıştım. Zambak yayın evinden basılmış, Güliver'i bağlayıp yere yatıran cücelerin resmini kapak yapmış bir kitap. 'Bir de onu alıcam' dedim. Ne alaka demi? İnan açıklayamam. Onu da aldım. Daha bir kaç saatim vardı. Üzgündüm, düşünceliydim ama aynı zamanda açtım. İzmirli'ye girdim, lavaş bide içecek söyledim.(Bundan sonra anlatacaklarım kesinlikle hayal ürünü değil, gerçi diğerleri de değildi neyse..) Kalabalık, bol kızlı bir masa vardı tam karşımda. Oraya dalmışım, lavaşı bitirdim içeceği içiyorken garson gelip daldığım yere başını soktu 'bazen insan gözünün önündekini görmez' dedi. 'Hıığ?' diye baktım adama, 'poşeti görmedim ya onu diyorum' dedi. Benim bu anımda söylenecek şey miydi İzmirli adamı? Romantik komedi sahnesi yaşattın iyi mi oldu İzmirli adamı? 'Hıı evet.' dedim. Kalktım, doktorlara gittim. Ben oturmak istediğimde illaki bir bank boş olur. Birine oturdum kulaklığımı çıkardım-daha 1 saatim vardı-. Yanıma uzun, kumral, bukleli saçlı, kulağında işitme cihazı olan çok sevimli bir kız yaklaştı, tereddütlü baktı, tereddütünü deldim, yanıma oturdu. 'pardon, nasıl görünüyorum acaba?' dedi beni dürterek. (Herkes de bugün beni bir dürtme isteği.) 'Güzel, ya ben?' dedim. ' 'Gayet güzel.' dedi. Ne biçim keyifliydi o kadar güzel görünüyor olamazdım. Heyecanı deli gibi bana çarpıyordu. Bir şekilde konuşmaya başladık. Buluşacağı kişi gecikmişti, ismini bilmediğim kız konuştukça konuşuyordu. Bende onu geçiştirmek istemiyordum o da bir işaretti tabii. Sonra deri ceketli bir çocuk uzaktan el salladı. 'Görüşürüz, kendine iyi bak pişman olacağın birşey yapma.' dedi. Gülücükler saçarak deri cekete sarıldı, deri ceketli anında komik birşey söylemiş olmalı ki kendini geri atarak güldü. O akşam pişman olacağım birşey yapmadım. Evren beni buna ikna etmişti hatta bariz iteklemişti. Dinledim, sordum, ikna oldum, gülümsedim, pişman olmadım. Güliver elimde kaldı. Maceraları devam ediyor.
 Sabah mutluluğa uyandım. Bebek benden çok önce uyandı, İzmirli adamı çalışmaya benden çok önce başladı ve bukleli kız beni çoktan unuttu. Üzgün olmak, arkasından mutluluk getiriyorken çok güzel. Bunu gidip İzmirli adamına söylicem. Poşet moşet dedi ama belli seviyor o öyle sözleri. 




                 Bukleli kızdan hemen önce bu şarkıyı dinledim. Duman konseri de ne iyiydi behh!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder