;

Pazartesi, Ekim 29, 2012

Boşver teknolojiyi canım gel mektup arkadaşı olalım

 Kısa zaman önce dil öğrenmek adına haritada çizmenin ucuna denk gelen Malta adasına gitmiştim. 2 ay boyunca ne bilgisayar ne telefon kullanmadan kendi çapımda büyük bir çılgınlık yaptım. Smsin 5bin olduğu zamanlarda orda, burda hatta dizi yorumlarında bile çarçur edip ayın sonunu getiremediğimi hatırlarım. Ama geldiğimde telefonun t9'una alışamadım, iki saatte cevap atamadığımdan 'niye cevap vermiyosun, hadi ne diyosun?' gibi ikinci mesajları alıyordum ki artık onu atlattım. 'Ondan sonra da artık telefonu az kullanır oldum' demeyi planlıyordum. Ama öyle olmadı malesef ki :/ Öyle bir 'çıt çıt' aşkı oldu ki bende olmayacak şekilde mesajlaşmayı uzatmak istiyor canım.
ben(artık mesajlaşmanın sonunda)-Kendine iyi bak canım
karşı taraf(gerçekten sonuna geldiğine inanmakta)-Sende canım
ben(mesajlaşmaya aç!)-Ayy beni de düşünürmüüş
karşı taraf- :)
ben- Tek gülücük de hep mesajlaşmayı bitirme şeysidir ha :D
karşı taraf- Aaa ne alakası var :)
ben- ne bileyim öyle olur genelde :) sana olmaz mı?
.
.
.
böyle devam eder bana kalsa sonsuza kadar. Yok canım bir yerde bende sıkılırım belki ama devam ettirirmişim gibi de sanki.
 Malta'da olduğum sürede herhangi biri bana ulaşmak için feysbuktan mesaj bırakırdı. Günde 1 kere sabah derse girmeden en fazla 1 saat içerisinde mesajları okur cevaplardım. Ama mesajlar böyle 'naber cınıms nasılsın bakalım' gibi olmazdı. Anlatır da anlatırdık karşılıklı. Bir mesaj mektup gibi bir ekran penceresini kaplayacak kadar olurdu ki sanal mektup diyeceğim buna. Hoşuma gitti öylesi. Malta'da teknolojisiz günlerimde sanal mektup benim kurtarıcımdı. Başı merhaba, günaydın vs ile başlar, günü anlatır, dünü anlatır, istekler sıralanır, karşı tarafın hali hatrı sorulur, özlemler bildirilir, sevgi dolu sonu gelirdi. Böylece uzun mesajlaşma isteğimin mesajlaşmayı sevdiğimden değil, anlatmayı(karşılıklı konuşmayı) sevdiğimden kaynaklandığını tespit ettim. Telefonları alsalar mesela hepimizden yarın. Kesin mektup yazarım ben herkese. Nasıl mutlu, nasıl huzurlu olurum. Şimdi Malta'da kalan arkadaşlarımla yine aynı uzun mesajlaşmayı kullanıyoruz. Ve uzun mesajlarıma uzuun cevaplar geliyor ya yok böyle bir mutluluk :) Bir de ben gelmeden bir arkadaşım bana mektup vermişti. 'Senin için yazdım ama şimdi okuma uçakta okuyup ağlamanı istiyorum' demişti. Tabiki havaalanında dayanamayıp okudum ama böyle süslü püslü bir kağıda yazmış, mektubun romantikliğinin getirdiği sevgi dolu laflar, kenarlarına çizilmiş şekilsiz resimler(sonradan kenarlarına ne olduğunu yazmalar) filan... Bir kere de kargo gelmişti bana. İlk defa dergi aboneliği dışında kişiye özel kargo almıştım. Paketten bomba çıksa sevinecek durumdayken ben, bir arkadaşım bir yerde beğendiğim termosu alıp göndermiş bana(bu arkadaşım bir önceki yazıda bayrak birinciliğini beğenen kız, ne tatlı kızdır). Gözlerim dolmadı ama dolsa şaşırmazdım. Nasıl teşekkür etsem azdı da abartıp kızı korkutmak istemedim.
 Klasikliğim paçalarımdan akıyor belki. Ama hala mektup sevenler var bence. Mektup atın bana be, böyle kenar süslü hı? Olmaz mı? Olur oluur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder