Liseden önceki arkadaşlarınızı çok da hatırlamazsınız ya hani onlar sadece kalem açmaya giderken çöp kutusunun yanında öğretmenden gizli fısıldaştıklarınızdır. Liseye geçince öyle olmaz ama bir tık daha öteye gider hatta ailene yaklaşırlar. İlk aşkların, heyecanların, sırların filan olur; birileri de senin sırana yakın otururlar paylaşırsın. Gerisi gelir böylece. Kimisiyle kalemtıraş bağından öteye gitmemen gerektiğini anlarsın kimisiyle de içinden sözleşirsin, hep yanında olacağım diye.
Üniversite bunlara nazaran çok daha farklı sanki. Lisedeki gibi her gün görüşme zorunluluğun olmaz. Dersine girip çıkıp gidebilme lüksün vardır. Birlikte geçirmen gereken tenefüsleri sen belirlersin. Bu süre içinde paylaşımların lisedekileri de azımsayacak ölçüye ulaşmıştır. 'Hayati' anlar paylaşılır artık. En zor zamanlarında 'elbette ki' yanında olunur. Bi bira içmeye çıkılır. Her şeyin rahatlıkla söylendiği, hayat görüşlerinin pekiştiği, 'ya dün ne içtik be' ile 'ko göte be hacıı' nın aynı anlamda olduğu zamanlardır.
En önemlisi pişman olmayacağınız arkadaşlıklar üniversitede yaşanır. Liseden küs olduğunu ilerde sallamayabilirsin ama üniversiteden kırıldığını yolda görünce halini hatrını sorarsın. Ne kadar büyük paylaşım o kadar büyük saygı mantığı belki.
Nereden gelmiştik bu konuya evet burnumda tütenler. Lisedeki arkadaşlarımı da özlüyorum tabii ki. Onlarla günübirlik bile vakit geçirmek çok iyi geliyor. Çünkü bana lisedeki halimi koruyorlarmış gibi geliyor hep. Üniversitedekileri özlemek ise çok farklı. Onlar bugünki Hazan'ın özledikleri ve yarınki Hazan'ın özleyecekleri. Kişiliğin oturmaya başladığı yıllarda seçtiğim arkadaşlarımın özlemi...
Bu yazı ile sevgili Bihterciğimi, Didemciğimi, Berivancığımı ve Tdciğimi özlemle öpüyorum. Onlara şu şarkıyı gönderiyorum.
Ehe. Özlemle öpüyorum diyince ben de şey, hay allah.
YanıtlaSilBitanecik sen zaten her gün bir sokak ötemdesin, istediğimde öpebiliyorum ki :)
YanıtlaSil