;

Perşembe, Nisan 25, 2013

Ani ayakkabı alma kararlarım vol:benunuttumsayısınısenkoy

    Hiçbir farklılık yoktu, inan 'bugün ne giymeli' gibi bir yarışma izlememden de kaynaklanmıyordu. Birden mail adresimi açıp markafoninin son indirimi neymiş diye baktım. Anneler gününe özel indirimi kendi adıma istismar etmekten çekinmedim. Ve ayakkabı bakmaya başladım. Tabiki normalde milyarlar vermek gereken ayakkabılar bizim cüzdanlarımızda bulunabilen rakamlara düşmüştü. 'Bu mu' 'şu mu' diye iki ayakkabı arasında kaldım ve benim yerimde olan herkesin yapabileceği gibi ikisini de alma gafletine düştüm. Şuan bu konuda çok düşünmüyorum. Arkamdan 'Olsundu, yine de kendini mutlu edebilmişti ve aslında kendi ayakkabı düşkünlüğüne yenik düşmemiş, ayakkabıyı yapan minik ellere bir destek olmuştu, bunu düşünüp gülümsedi' falan desinler. 

İşte minik, tatlı mutluluklarım: 
                          

Çarşamba, Nisan 24, 2013

Eskişehir sen ne güzelsin

  




   Eskişehir'in en güzel nimetlerinden biri de Anadolu Üniversitesinin bol bol film festivalleri yapmasıdır. Yenisi 3-12 mayıs tarihleri arasında başlıyormuş. Film takvimi belli değil ancak seni cezbedecek birkaç duyum paylaşayım istedim, gitmek istersen beni ararsın hemen.







Yeni Yönetmenler
The Rocket (Kim Mordaunt), 
Bekas (Karzan Kader), 
Harmony Lessons (Emir Baigazin), 
Lore ( Cate Shortland ),
Beats Of The Southern Wild (Benh Zeitlin),
Tabu (Miguel Gomes),
Bullhead ( Michael R. Roskam),
No (Pablo Larrain),
War Witch (Kim Nguyen). 


Unutulmazlar
12 Angry Men 
West Side Story Paths Of Glory 
The Night Of The Hunter 


Dünya Festivallerinden 
Amour (Michael Haneke), 
I Am So Excited (Pedro Almadovar) 
Holy Motors (Leos Carax), 
The Hunt (Thomas Vintenberg), 
Blancavıenes (Pablo Berger), 
Beyond The Hills (Christian Mungiu), 
On The Road (Walter Salles), 
Vıc+Flo Saw A Bear (Denis Cote), 
Camille Claudel 1915 (Bruno Dumont), 
In The House (François Ozon) 
Barfi (Anurag Basu) 

Türk Sinemasından
Jin,
Zerre, 
Kuma, 
Eve Dönüş: 1915,
Şimdiki Zaman,
Güzelliğin On Par Etmez,
Rüzgarlar,
Evdeki Yabancılar,
Sen Aydınlatırsın Geceyi,
Devir
Küf


     Ayrıca şimdilik tam açıklanmayan geceyarısı gösterimleri ve açık hava gösterimi de yapılacak. Uzun uzun yazıyorum ki iyice hoşuna gitsin, gidelim. 

Çarşamba, Nisan 17, 2013

Camekan' ın Güzelliği

  Bugün günlerdir büroya giderken Atatürk Bulvarı' nda kesiştiğim dükkana girdim. Cam işleriyle takı tasarlayan bir dükkanın adının Camekan olması bana çok sevimli gelmişti. Hatta kuzenim geldiğinde koştur koştur gidip aynı bileklikten iki tane alacaktık(hani uzun zamanlar ikinizin de çıkarmadığı bileklikler gibi olacaktı.). Ama kapanmıştı, öyle vitrine bakmıştık.
  Bugün açık gördüğüm gibi vitrindeki mor ağırlıklı renkli camlı-boncuklu bilekliği elime aldım. Tahmin edeceğiniz gibi kır saçlı öğretmenmiş de emekli olunca böyle bir yer açmış adamlardan biri yanıma geldi. Azıcık sohbet ettikten sonra eşini fark ettim. Ondan da zarafet akıyordu. Ses tonu o kadar hafifti ki elimde boncuklar renkli camların içinde uyuyakalacaktım.  Onu sevmemin sebebi denediğim yüzüğü görünce 'elleriniz ne kadar zarif herkese yakışmıyor bu tarz yüzükler' demesi de olabilir. :) Ama sesi de büyük etkendi. Yaptım. Hem bilekliği hem yüzüğü aldım. Böylece haftalığımın %20 sini harcamış bir şekilde kafamda 'parayla saadet oluyor yaa' düşüncesiyle yüzüme yapışmış gülümseme, elimde yüzüğüm ve bileğimde bilekliğim eve geldim. 



                                             
                                                          Zarif parmaklarım, camdan uğur böceğim ve ojelerim
Renkli camlı-boncuklu bilekliğim ve defterimin sayfası
   Camekan, Atatürk Bulvarı' nda mis gibi kokan Alaçatı sabunları satan dükkanın hemen yanında gidin alın, mutlu olun derim ben.  
   Babam pek telefonla konuşmayı bilmez. Yani ona telefonda yüz ifadelerin olmadan bir şeyi anlatmak imkansızdır. Konuşma copy paste yapılmış gibi hep aynı kelimelerle gider. 

-Nasılsın iyi misin kızım?
+İyiyim babacım sen?
-İyiyim bende paran pulun var mı?
+Var babacım.
-İyisin yani?
+İyiyim, sende iyisin
-İyi paran da var?
+Evet var
-He tamam o zaman bişey diyor musun?
+Yok babacım. 

İyi değil gibiysem ...


-Nasılsın iyi misin kızım?
+Biraz hasta gibiyim babacım
-Dikkat et kendine kızım paran pulun var mı?
+Var babacım.
-İyisin yani?
+Hasta gibiyim de azcık onun dışında iyiyim, sende iyisin
-İyi paran da var?
+Evet var
-He tamam o zaman bişey diyor musun?
+Yok babacım. 

Ya da param bittiyse...


-Nasılsın iyi misin kızım?
+İyiyim babacım sen?
-İyi kızım paran pulun var mı?
+Pek yok babacım.
-Naptın kızım gönderdik ya iyisin yani?
+Ay bitti işte baba iyiyim, sende iyisin
-İyi sana da sormayalım mı yani? Gönderirim yarın
+Sor da yani..
-He tamam o zaman bişey diyor musun?
+Yok babacım. 

Konuşasım varsa işte...


-Nasılsın iyi misin kızım?
+İyiyim babacım sen?
-İyi kızım paran pulun var mı?
+Var babacım.
-İyisin yani?
+İyiyim, sende iyisin?
-İyi paranda var?
+Var babacım.
-He tamam o zaman bişey diyor musun?
+Aslında geçen şöyle oldu böyle olduu babacım. 
-...
+Ee bişey demicek misin?
-Ne diyim telefonda mı konuşalım bunu?
+Soruyosun ama 
-Neyse diyor musun başka bişey?
+Yok babacım.


      Babamızın canı ciğeriyiz biz biliyorum da konuşmayı kafada ayarlayıp arıyor beni bence. Telefonda diyalog kurmayı sevmiyor, sevdirmiyor.

Salı, Nisan 16, 2013

Gelenekselliği abartmamak lazım

  Az önce okuldan bir arkadaşımın kına fotoğraflarını gördüm (evet sevgili kardeşim yaşlıyım artık evleniyor millet). Ondan öncede ilkokul arkadaşımın kına fotoğraflarını görüp birazdan söyleyeceğim şeyi düşünmüştüm. Bu sıralar yeni moda mıdır ya da şu muhteşem yüzyıl kıyafetlerini mi kanıksadıklarındandır herkeste bir geleneksel kına kıyafeti merakı başladı. Tamam düğünlerinde mis gibi oluyorlar, tatlı tatlı süsleniyorlar ama kınaları niye öylee? Hindistan filmlerini aratmayacak tarzda? Ya da Ayşecik'in bir filminde partiye davet edildiğinde geleneksel kıyafet giyip kaşık çalmaya başlayınca zenginlerin dalga geçtikleri sahne gibi artık kınalar. Ben ki normal şartlara göre geleneksel takılırım ne bileyim 'kocamın soyadını alırım abi çocuğun annesi farklı babası farklı olmasın' kafaları yaşarım ama inan bu kadarı bana bile saçma geliyor. Ya açıkçası büyük konuşmak gibi olursa ben öyle giyinirsem beni bir silkeleyin, su falan çarpın baktınız olmuyo çekin gidin ortamdan. 

Düşünsene şöyle bir şey

  Yakınlarda da ilkokul arkadaşımın (hani şu kınasında geleneksel giyinen) düğününe gideceğim bir aksaklık çıkmazsa, giderken mini etekli filan giyineyim de azıcık zamanı vurgulayım. Gerçi eminim gelinliği çok güzel olur ama yine de öyle gideyim ben. 

Pazartesi, Nisan 15, 2013

Bugün çok Derya Baykal'ım

  Dün gecenin bir köründe bitirdiğim maket sonrasında bugün her yerde maket malzemeleri işte kırıntı, döküntüler falan vardı. Sonra birden içimdeki Derya Baykal fısıldadı: bu malzemeler atılmamayı istiyor, sende ne zamandır bir kitaplık istiyorsun. Haklısın dedim Derya Baykal'a. Süper bir fikir gibi gelen vardır şimdi bunu okuyunca ama çok sabır işi. Derya'cığımdaki peygamber sabrı gerçekten. 'Bi halta benzemedi' demeyeceğim tabi ki sevgili okuyan. Bir çok kez 'hıh bitti, kitapları yerleştireyim' dediğimde yıkıldı ama azmettim yaklaşık 2 saatin sonunda dergi/gazete bölmesi olan, üst rafına hafif şeyler konulması gereken, maksimum 10 kitap alan ama evime gelenlere 'ben yaptım öhömm saygıyla eğilirsek' diyeceğim bir mini kitaplığım oldu. 
  
  Sonra hızımı alamayıp evdeki atık tuvalet kağıtlarından koltuk, fazla kumaşlardan perde yap.. şaka şaka mini kitaplıktan sonra yorgunluktan helak oldum. Noodle söyledim, keyfime baktım. 
   
Malzemeler:
  •        Hiçbir malzemesini atmamış bir adet ev arkadaşı

  •        Yapıştırıcıyla savaşmayı göze alacak yapıştırıcı kalıntılı eller 

  •        Yıkılma evrelerinde yılmayacak kadar olumlu bakış açısı 

  •        Uğraşmayı göze alacak boş vakit ve kafaya takmışlık 



afiyet olsun...
             

Cuma, Nisan 12, 2013

Kim 500milyar ister?

  Gerçi şimdi adı değişti galiba ama hala izlemekten hiç bıkmayacağım yarışmadır kendisi. Sorular çok basitleşti farkındayım ama yinede en izlenesi o bak yinede. Şuan bir yarışmacı var ondan bahsetmek istiyorum. Ondan bir önceki kız '404' internet hatasını bilemediğinden çeki alıp gitti ama o ilk çerez soruları tak tak geçiyor. Asıl en sevimlisi Kenan Işık'ın 'kiminle geldiniz' sorusuna 'hayat arkadaşımla geldim' dedi. Dünyanın en güleç ve pürüzsüz yüzlü kadını da gülümseyerek selamladı Kenan Işık'ı.

  Ve ben tam bunları yazarken elendi. Ama Kenan Işık bile 'üzüldüm daha çok devam edeceğinizi düşünmüştüm' dedi. Ah bende keşke yazabilseydim heyecan doruklarda galiba alacak en yüksek ödülü diye. Yine de soran olursa 'hayat arkadaşıyla güzel bir gece' geçirdi bencesi. 

Pazartesi, Nisan 08, 2013

Nil Karaibrahimgil bugünkü yazısında bir icat yapmış: aklını başına alma düğmesi


      Açıkçası yazıyı okumadım ama bende olsa çok işe yaracak düğmedir diye düşündüm. Zira kurmacalar kraliçesi ünvanını çok rahat bir şekilde kendime verebilirim. Yalnız kalmama, uyumadan önce olmasına ne bileyim ortamın uygun olmasına hiç gerek kalmadan bir durumun türlü alternatiflerini düşünebiliyorum. Bu da düşünülenin aksine her duruma hazırlıklı olmaktan çok her duruma kendini ayrı yıpratmak veya hemen affetmek gibi hızlı duygu değişimlerine yol açıyor. Hayatta normal olan bir duruma kızmak/sinirlenmek, içinde siniri büyütüp nefrete dönüştürmek, üzülmek, zaman aşımından affetmek/unutmak şeklinde kademeliyken; bende kızmak/sinirlenmek, kurmak kurmak her durumu/her halukarı düşünmek, kendi kendine affetmek şeklinde ilerliyor. Kendi içimde en yakışacak sorunu ve çözümü bulup olaya yapıştırıp rafa kaldırıyorum. Bu anlık da oluyor yıllara da yayılıyor. Tam şu kurma evremde bu düğmeye bassam da puff olayları gerçek yüzüyle kavrasam.
   En iyisi düğme müğme olmasın be boşverin akarı yok kokarı yok yaşamın, taksan da yarın salı takmasan da, yaşayalım gitsin. 
Hep Bihter mi açacak? Bir kere de ben Cem Adrian açayım şu evde: 


"İnsanlar mı? Şimdi nerededirler, kim bilir. Rüzgarlar gezdiriyor onları. Kökleri yok zavallıların, bu yüzden de çok eziyet çekiyorlar."

                      Küçük Prens

Cuma, Nisan 05, 2013

O kadar eksik kaldım kiiii

    Bir sürü şey oldu ve ben hiçbirini yazamadım sevgili okuyan. Bu aralar evi toplamak için bir dersi ekmem gerekecek kadar yoğunum. (Abartı değil, bugün iç mekana bu yüzden gitmedim.) Evde haydi bulaşık yıkayalım ya da ayıp olmasın diye çorapları kaldıracağın biri olmadığı zaman keyfinin çektiği zaman toplu bir temizlik yapıyorsun. Bugünü özel olarak seçmemin nedeni de sevgili canım biricik kuzenimin bana geleceğini dün öğrenmiş olmamdı. Sabah kalktığımda önümde iki seçenek vardı:
1-Uyuyup, öğlene doğru güzel bir temizlik yapmak
2-Derse gidip, temizliği Buket'le (kuzenim) yapmak
  Temizlik aman yetişsin dediğimden değil de birinci seçenek cazip geldi tabii. Hep aklına ilk geleni seçmeliymişsin zaten össde falan biz hep öyle yaptık. 


O veya bu sebeplerden hemencecik görselli anlatımlı başlıklar halinde geçiyorum eksik kaldığım günleri

  Bizim evin hemen ara sokağına (cenani kırtasiye ile iş bankasının arasındaki sokakta) SAHAF açıldı. 
'MACELLAN KİTABEVİ'   İçeride kıvırcık dağınık yer yer beyaz saçlı, bisikletiyle dükkanı açmaya gelen ve şu gördüğünüz camdaki yazıyı elleriyle yazdığını gördüğüm zayıf, uzun boylu sahibi, her önünden geçişimde kitap okuyor oluyor. Odunpazarı için girilmesi, görülmesi, ayakta kalması adına bol bol gidilmesi gereken bir yer. 











                                                                                   

BİNNURkuşum uyuyakaldı yatağımda. Şu pembe battaniyeden bahsetmiştim sanırım daha önce. Sarındı ve 20 bilemedin 30 dakika kendinden geçerek uyudu Minuğğ :) 














Burası da proje için Td ile bulduğumuz MARANGOZ. Nurettin Amca çook tatlı, çook konuşkan bir amcamız. Ve yıllardır bizim kuş uçmaz kervan geçmez okulumuzun hemen altındaki Asmalı Konak adını verdiğimiz konağın yanında çalışıyormuş. Üstelik bizim hocalarla karşılıklı içmişlikleri, kitaplık, mobilya vesaire yaptığı da varmış. Onunla tanışmadan mezun olmuyoruz sevgili Td, şanslıyız.  




          

 Burası da hani Yediler parkında hep gördüğümüz kaydırak, salıncak filan var ya orada saklı bir yer. Aslında bizden önce liseli sevgililer ne bileyim baliciler, sokak köpekleri bulmuş olabilir; ona dair izler vardı çünkü :D Yağmur aniden bastırınca TUĞÇEyle beraber bir anda görüp buraya kaçtık ama yağmur geçince bile oturduk.








Bahri Girgin evimizin tam karşısına böyle LALEler dikilmiş. Yediler Parkı hala güzel sevgili Bihterciğimm.











   Bu da bu aralar elimi kolumu hep bağlayan sevgili iş yerimin kupası. Selma Hanım 'çok büyük olur bu değil mi' dedi. Ama 'yok yok' dedim. Evdeki kupalarımı görse diye içimden geçirdim. İÇELİM GÜZELLEŞELİM KUPASInı kimse bilmiyor ama benim kupam ilan ettim.













  Bu da Fenerbahçe maçı izlese bile kız her yerde kızdır fotoğrafı. Dün Binnur'la maçı beraber izleyelim toplanmamızın son dakikaları bu şekilde bitti. Whatsapp grubumuza attığımız bu fotoğrafa 'AA ÇİLEK VE PUDRA ŞEKERİ <3' şeklinde cevap veren arkadaşlarımıza buradan itiraf ediyorum o pudra şekeri değil toz şeker :( Yine de sizin hayallerinizi yıkmak istemedik. Nerde bulcak pudra şekerini öğrenci adam, bir de çileğe batıracak.