;

Pazartesi, Haziran 15, 2015

Orantısız Şans İvmesi

  Herkesin belli bir şans ivmesi var hayatta. 'şanslı biri' ya da 'şanssız biri' olursunuz olayların akışına göre. Ve bu göreceli filan da değildir bazı insanlar tavşan ayağıyla doğmuşlardır, bazıları da o gün doğmayacakmış da son anda tükürülmüş gibidir. Benim için sanırım bu durumun belli bir sabit grafiği yok ne yazıkki. Bir bakmışsın süper fevkalade şanslıyım, milyonda bir ihtimaller başıma geliyor. Bir bakmışsın ayarlasan bu kadar şanssızlık denk gelmez denir. 

Hayatımı olduğu kadar etkilediğine inandığım şans öyküm şöyledir; 

  Mimarlık okuyanlar bilir gereksiz zorlukta bir mukavemet belası vardır. Gereksiz diyorum çünkü kullanmıyorsun inan o formülü sınav anında kullanmadıysan ömrün boyunca hiç kullanmayacaksındır. Tabii belli bir statik bilgi gerekiyor ama o formüllerle değil. Neyse, kaldım ben bu dersten. Hem de 2 kere üst üste. Şans faktörüm dedi ki o anda bir el atmak lazım yoksa sittin sene geçemez bu. Ve o zamana kadar bütü olmayan okulda o yaz büt yapılmaya karar verildi. Biz tabii ana kampüsten uzak olduğumuzdan pek bilmiyoruz böyle değişiklikleri. Gerçi sadece ana kampüs değil derslerden filan da uzağız da oraya girmeyelim şimdi. Tesadüfen annem okulun sitesine bakarken(ki bunu neden yapıyordu bilmiyorum okul numaram bile yoktu kadının zevkleri arasında yönetmelik okumak, duyuruları takip etmek filan var) bana söyledi mukavemetin bütü açılmış diye. Dedim anne hiç bişey bilmiyorum. Notum filan da yok. Kopya çekecek arkadaş olmazsa hayatta yapamam yani ki öyle bile zor. Israr kıyamet gönderdi tabii beni. Ben hala 'iyi madem Eskişehir'e gitmiş olurum bu bahaneyle' kafasındayım. Gittim, baktım yok kimse. Kimsenin haberi yok. Yönetmelik okuma hobisi olan anne kazandı tabii. Hoca da kimse gelmez diye gelmemiş. Ben de çok çalışmışım gibi arattım hocayı 'öğrenci var sınav hakkı gelsin tabii' filan diyorum(allahım hangi akla hizmet sırf zararım) Neyse hoca geldi, ben baktım baktım bişey yok. Bilmiyorum. B i l m i y o r u m. 4 soru sormuş, ilk ikisine bi grafik çizdim 3.yü atladım 4.ye de formülü yazdım -ki hoca formülleri altta veriyo zaten alakalı gördüğümü sorunun altına yazdım-. Sonra verdim kağıdı, sınıfta bir ben bir hoca hemen okumak istedi zaten hemen okunacak kadardı. Baktı bi halt yok. Dedi ki 'kaç alman gerekiyo' dedim ki 'nasıl hesaplanıyo' dedi ki 'onu da mı bilmiyosun' dedim 'cık'. Hesapladı, hmm 48 lazım dedi sadece formül yazdığıma 20 filan verip tam 48 verdi. Seviniyorum baya. Annem çok gururlanacak hobisiyle. Sonuç açıklandı. Bir baktım hoca da yanlış hesaplamış 36 filan yetiyomuş 48le DC alıp geçmişim, bir de üstüne ortalamam yükseldi. İşte buna açık seçik B A L diyoruz. Hala mukavemet bilmiyorum, mimarlık yapıyorum. Oluyor yani.  

Dün de tam grafiğin eksiye düştüğü anı yaşadım o da böyledir;

   Uzun zamandır canım arkadaşım Bihter'i görmediğim için günübirlik bir sürpriz yapıp Bursa'ya gideyim dedim. Feribot zaten 2 saat sabahtan gider akşam dönerim 5-6 saat Bihter'le görüşmüş olurum oh süper iken planım, allahım bundaki hayır nee derken buldum kendimi. Sabah zaten gittim(sabah dediğim 12buçuk) feribot dolu. 2buçukta var sonra. İyi dedim ona alayım. Ona aldım, o sırada da Taksimde vakit öldürdüm buraya kadar her şey normal. Sonra bindim, gittim filan. Dedim ki dönüşü de alayım ki garanti olsun. Tam bilet alacağım, kız dedi ki bu saatten sonra hiç yer yok. Boş bulundum kıza 'ee ben nasıl döncem' dedim. Kız güldü ve adım kadar eminim içinden 'umrumda değil' dedi. Neyse hemen otobüs firması bulduk. Kız dedi en fazla 3buçuk saat yol. İyi dedim sonuçta uyurum, müzik filan geçer. 8buçuğa aldım bileti. Bihter'le gezdik takıldık filan. Sonra 1 saat kadar otogara gitmek sürdü zaten. Yani toplamda 3 saat filan vakit geçirebildik. Bindim otobüse zaten nefret ederim koridor tarafı. Uyusan uyunmaz bacak bacak üstüne atsan muavine çarpar. Bildiğin şehirlerarası yolda trafik vardı. Pazar günü ya milleti tutamamışız. Hiç hareket etmiyoruz. Şoför sigara içmeye arabadan iniyo filan. Sonra feribota aktarma yapılıyo Yalova'dan. Oraya geldik aman allahım nasıl bir sıra. Orada da herkes indi arabalardan otobüstekilerle kanka olacak kıvama geldik boşluktan. Neyse bir şekilde feribota da bindik. Gebze'de duruyor feribot. Gebze Dudullu arası normal insan koşullarında en fazla 1 saat. Arkadaşlar abartmıyorum tam 2buçuk saat sürdü. Kaza olmuş yollar kapanmış vesaireler... Bir ara saate baktım 1buçuk gibiydi. Aynen şöyle düşündüğümü hatırlıyorum 'neden böyle bişey oldu, ölsem mi acaba şuan'. Berbat bişey trafiğin durması, yanınızdakilerin panikli soruları, 3buçuk saatlik yolu kaç saatte tamamlayacağını bilememek... Dedim bu yolculuk hiç bitmeyecek herhalde. Yolculuk boşluğuna savrulacağım. En sonunda eve geldiğimde ölüyordum ve saat 03.15 idi. İşin en kötü yanı 8buçuk feribotuna binsem 10buçukta evde olacağımdı ki bunu aklıma geldiği an unutmaya çalıştım. Bihter mesaj attı. Vardığında haber vermedin diye. Ben de içimden dedim 'gülüğm gülüğm haber vermek dediğin nedir ben seni 3 saat görebilmek için 8 saat yola katlanmışım.' Dışımdan da 'biraz geç vardık ya ciciş uyumuşsundur diye yazmadım' dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder