;

Perşembe, Mart 26, 2015

Yıllara göre klasörler


   Demin fotoğrafları karıştırırken bunu buldum. Bir gülme tuttu. Sonra hatırladım ev arkadaşlığı böyle bir şeydi. Kim gelirse gelsin karşılıklı birbirine odaklanmaktı, güzeldi. En azından bizimki öyleydi. Bahri Girgin evimiz çok ayrı bir güzeldi. Yıl 2010 klasörümden çıktı. -Fotoğrafları yıllara göre klasörlemek gibi bir alışkanlığım var- Tam 5 sene. Ev arkadaşım artık ev arkadaşım değil ama şimdi bile çekirdek olsa da karşılıklı otursak dedirtir, bir tanedir.



    Burada da yıl 2011. Fotoğrafı kim çekti bilmiyorum. Elimde kapaklı canım güzel telefonum var. -Sonradan ortadan ikiye ayrılacak beni üzüntüden mahvedecekti- Yerde iskambil kartları var galiba batak oynamışız. Özlem olabilir fotoğrafı çeken. Bir olaylar var yine belli ki. Binnur onaylamamış. 


     Büyük bir coşkuyla -nedense- 2012'ye giriyor Bahri Girgin Malikanesi. Bir sene boyunca da silmedik o camları ama güzeldi. Pasaklılığımız da güzeldi. Sanki ömrümün sonuna kadar orada yaşarmışız gibime geldi.

**

    Tabii sanılmasın tek başıma kaldığım evi, kardeşimle kaldığım evi özellikle de apart günlerini unutuyorum. Mesela apartta kalmak da efsaneydi. Birbirinizi tanıma evresi birazcık geçtikten sonra apartta güzel bi sofra kurmaya gelir sıra. Kim neyi ne kadar içebiliyo, sonrasında nasıl oluyo, itiraflar filan.. Şöyle bir anı var 2010'un başlarına ait:


Şarap açamamak, tirbuşonu olmamak


Denemekten helak olmak


Bak köşede hala denemek


Vee final. Alkışlamış bile olabiliriz.

Bu arada sürekli fotoğraf çekip bir yardım etmediğim için de utandım şuan gençler :/

Salı, Mart 24, 2015

Pazar, Mart 22, 2015

Mozart in the Jungle

Sevgili Özgeciğim sayesinde henüz 1 sezonu olan çok tatlı bir diziye başladım sevgili okuyan. "Mozart in the Jungle" 

Şu şekilde bir sahnesini paylaşacağım: 

Aslında dizinin genelinin bu sahneyle alakası yok ama bu an beni mutlu etti ondan paylaşayım istedim. Genel olarak şöyle sahneler hakim:

Dizinin müzikleri, diyalogları ve Maestro'nun 'heylley' diye seslenişi için izlenesi bir dizi, sevilesi bir dizi.


Pazartesi, Mart 16, 2015

make your choice

   Hayat sürekli bizi seçim yapmaya zorlar sevgili okuyan. Test çözer gibi olursun her zaman. Bir şıkkı işaretleyince ya doğru olur ya da yanlış. Asla ortası yoktur. 'Ya aslında a şıkkı da kendi içinde doğru ben onu da işaretleyeyim' yapamazsın. Cevap b ise ve sen onu seçmediysen geri kalan hepsi yanlış olur. 

  Halbuki bazı zamanlara göre farklı seçeneklerdeki doğrular değişebildiği için hayat bize onları sırayla verse ne güzel olmaz mıydı? Yani demek istediğim yazın hava biraz daha soğuk olsun istersin, şöyle bir esse de rahatlasak dersin ve istediğin budur. Kışın da tam tersi bi ısınsa şu hava donduk be diye isyan edersin. İstediğini o an vermez ne yazık ki. Hayat şu şekilde sorar gibidir:
-Söyle! Hava soğuk mu olsun sıcak mı? 
+Şimdi biraz üşüyo gibiyim şimdi sıcak olsun ama sıcak basarsa da bi essin
-Hayır! Söyle! Soğuk mu sıcak mı?
+Lanet olsun soğuuk! Yoo yoo sıcakk! 

   Hep böyle ikileme girersin. O an bir seçenek cazipken bir kaç değişkenden sonra başka seçenekler cazip gelebilir. Bunları seçmemizi dayatmak da nedir? Aynı yıllardır yalnız takıldıktan sonra bütün iyi seçeneklerin bir anda hayatına girmesi ve senin seçim yapman gerektiği gibi. Ulan Ahmet illa Mehmet'le aynı gün (kesinlikle aynı gün olur bir hafta bile arası yoktur) mü gelmek zorundaydın, 3 ay önce gelsen Mehmet yoktu seni rahat rahat seçerdim. Bir elbise seçerken bile 1 hafta boyunca gidip gelip bakan, milyonlarca kişinin fikrini aldıktan sonra karar veren benim gibi tipler için bu çıldırtıcı bir durumdur. Ya da çok istediğin bir ayakkabıyı çok ucuza bulursun illa ki tam o esnada daha güzel olup olmadığını asla kesinleştiremeyeceğin bir başka ayakkabı da ucuz ucuz sana bakar. O an ilk ayakkabıyı ne kadar istediğinin önemi yoktur. Artık yarış vardır ve doğru olanı seçmen gerekir. Filmlerdeki mavi kablo-kırmızı kablo gibi. Ne hikmetse ikisini de deneyecek vaktin asla yoktur.

   Bu gibi durumlarda + / - tablosu yaparsın kafanda. Bütün opsiyonlar filan düşünülür, hatta hiç gerçekleşmeyecek olaylar bile olsa ne olurdu diye hesaplar yapılır. Üstüne üstlük amaan şöyle bir nereye giderse, rüzgar bizi nereye götürürse veya olacağı varsa olur zaten gibi söylemler çok gereksiz ve yanlış olur. Eldeki bulgurdan da olma durumları gelişir ki bu sevimli bir olay değildir. 

  Maalesef ki şöyle yap kesinlikle doğruyu seçersin diyemiyorum. Yalan yani 'kilbini dinli cınım kilbin hep doğrı cınım' lafları. Sakın kanma. Bazen kalp çok arsız, umarsız ve hayalperest olabilir. Sadece umarım kırmızı kabloyu kesebilirsin diye iyi dileklerimi gönderebileceğim. 

Perşembe, Mart 12, 2015


    Sex and the City çok güzel bir dizi. Bu akşam 6 sezonun sonuna gelmiş bulunuyorum. 
    Sex and the City harika bir dizi. Önce filmleri izleyip sonlarını bilmeme rağmen nasıl heyecanla izledim anlatamam.
   Sex and the City süper bir dizi. Hiç bitmese hep izlersin sanki. 
   Sex and the City enfes bir dizi. İtiraf ediyorum finalde birazcık gözlerim dolmuş olabilir.
   Sex and the City'i izleyin, izlettirin. Bana izlettiren Tdciğimi de buradan öpmezsem olmaz.
   Sex and the City maalesef bitti.

Çarşamba, Mart 11, 2015

Bilmediğim duygu sendromu

   Birkaç gün önce kafama dank etmiş olmakla birlikte şimdiye kadar hiç yaşamadığım bir duyguyu tattım. 'Yakın arkadaşın evlenmesi sendromu'. Yazının bu kısmını okuyup 'amaan yaşım geldilere girmesin şimdi' deme sevgili okur ki öyle bir şeyden bahsetmeyeceğim. Çevremde evlenen bir o olduğu için ismini de verebilirim-zaten herkes  biliyor- Nihalciğim çok sevdiği yıllardır düzgün bir ilişki sürdürdüğü sevgilisiyle evlenecek. Baya eşya filan almaya başladı. Nisanda nikahı olacak atama durumları memuriyet vesaire, temmuzda da düğün yapılacak.
  
  Bilenler bilir Nihal benim çok sevdiğim ama her bi haltı da birlikte yapmadığım bir arkadaşımdır. Liseden beri ne zaman 'gel Hazan' dese giderim ; 'gel Nihal' desem gelir. Bu böyledir. Aylarca konuşmayız bazen. Sonra bir gecede bütün detaylar ıncık cıncık edilene kadar dertleşir, konuşuruz. Mustafa'yı da çok severim. Hiç Nihal'in sevgilisi gibi değildir. Sanki o da lisede bizimle okumuş filan gibidir. Ama geçen gün Nihal'le yaptığımız gelinlik konuşması o an şakağıma dayanmış soğuk namlulu silahı bana hissettirdi ve tetiği çekip beynimi dağıttı sevgili okur.

N:Kızım geçen bir gelinlik buldum. Çok beğendim yaaa, alıcam galibaa <3 <3 
H: Hadi yaa nasıl tarif etsene birazz
N:Ben çok beğendim ama fotoğraf çektirmiyolar :( bakalım sen ne diyeceksin umarım siz de beğenirsiniz (kız grubumuzu kastediyo)
H:Aaa ne zaman dersen gelirim ben iş çıkışı her gün uyar <3 
N:Mustafa gelecek de onunla alıcaz haftasonu sen de gel istersen.
    Mustafa gelecek de onunla alıcaz haftasonu sen de gel istersen..
    Mustafa gelecek de onunla alıcaz haftasonu sen de gel istersen...
    Bundan sonra Mustafa'yla alıcam her şeyi..
    Size fotoğraf atarım..
    İlla gelmek istiyosan gel..
    Özel günüm Mustafa'yla..
   Mustafa beğenirse alırım..

  Tabii ki böyle gelişmedi konuşma da .Ben de 'yok sen yalnız kalma diye demiştim Mustafa gelecekse sorun yok :)' dedim. Yani biliyorum abartılacak bir şey yok ama insan garip oluyo işte. Yani yakın arkadaşının sevgilisi olunca bile biraz değişir ya dengeler, evleniyo lan evleniyo. Artık hep bi adamla yaşayacak filan. En basitinden kafayı bulduğumuz gecelerde içip ah çekmeyecek birisinin arkasından.-Bu iyi bir şey değildir aslında ama arkadaşlarla çok keyiflidir bence- Hadi Nihal'i atlattım diyelim. Ya Merve? Özge(ler)? Td? Binnur? Özlem? Hande? filan da giderse? Buradaki sürekli birlikte takıldığım Didem? Bihter? Tuğba? Yok yok bu kadarını kaldıramam sevgili okur. Hayır bakıyorum tek tük yakın kız arkadaşım da yokmuş benim. Daha sayamadığım düğününde sarhoş olup maziyi hatırladım ayağına gizli gizli ağlayacağım çok candan arkadaşım var. 

   Bi yerlerde biri 'sanki sen birini bulsan evlenmezsin' diye geçiriyo biliyorum. Ama böyle mi olduk şimdi? Herkes bir erkekle/kadınla aynı evde yaşayacak tüm o içip yatıp kalkıp ağlayıp gülüp aynı günleri yılları yaşadığımız arkadaşlarımız hayatlarını birbirine fotoğraf atarak mı paylaşacak? 'Canım maşaalllahh hep böyle gülün hiç ayrılmayın <3 <3' yorumları mı yapılacak? Hiç bir araya gelip ağlamak yok mu, 'ama neden bana böyle yaptı anlamıyoruum' yok mu artık hı? 


Sıkı dur Nihal düğününde fena olay çıkaracak biri var galiba.