Bu sıra kendimle çeliştiğim bi konu var sevgili okur. Hani bazıları için bazı şeylerin değmeyeceğini düşünürüz de 'onun için değil ki kendim için yapıyorum' diye kendimizi rahatlatırız ya. Hah işte tam o konuya takmış durumdayım. Sanırım örnek vermeden anlatmam zor olacak. Şöyle başlayayım o zaman. Diyelim ki yan komşuya kokulu kokulu pişen bir şeyi götürmen gerekiyor. Yani aslında gerekmiyor da 'kokmuştur cınım sizi di dişindim' diye göstere göstere yapılan iyiliğin bedeli olarak gerekiyor denir. Ama yine varsayıyorum ki o kadar da iyi bir komşunuz yok, yer yer sizi rahatsız etmiş, yeri gelmiş apartman kurallarını ihlal etmiş; yani bu ilişki içinde bariz iyi olanın kendiniz olduğunu düşünüyorsunuz. Neden daha da iyi olmak ya da 'bak ben fevkalade daha iyiyim unutursun diye gösteriyorum' hareketlerinin gereğini duyuyoruz?
Geçenlerde bir tivit okudum "nasıl başkasının düşüncesini önemsemiyorsun ya ben tuvalette benden öncekinin pisliğini temizliyorum benim sanmasınlar diye". Aslında komikli tivit olarak yazılmış ama hayatta gerçekten de daha iyi olan olmak adına başkalarının pisliğini temizlediğimiz anlar çok oluyor bence. Bilemiyorum en azından bana oluyor. Karmadan etkileniyor olabilir miyiz? Hani meşhur 'gün gelir hesap döner' mantığının yerleştiği düşünce... Ne kadar kötü bir komşu olursa olsun, zamanı gelir işim düşer iyi olduğumu bilsin ben en iyisi bu kokulu yemekten götüreyim biraz. Bu mu düşünce? Yani neden ben o kokulu yemeği tadını çıkara çıkara kendi başıma yiyemiyorum? Paylaşmak istediğim kişiyle zaten 'iyilik' adı olmadan paylaşırım, değil mi?
Tam olayın bu ucundan tutup diğer arkadaşlık ilişkilerine bağlamak istiyorum. Asıl yakınacağım konu o çünkü. Kızlar arasında genelde iyi çocuklarla takılmak, iyi çocuklarla olmak algısı vardır. İyi çocuk kriteri de her anlamda onaylanan çocuktur. Efendim yakışıklı olacaktır, düzgün tavırları olacaktır, rayından çıkmayacaktır ve en önemlisi arkadaşlarınla iyi geçinecektir. Bunların hepsi kızlar arasındaki iyi çocuk kavramını içerir. İyi kızlar olduğumuz için de iyi çocukları hak eder, iyi çocuklarla olmaya değeriz. Peki ya kötü çocuklarla asıl 'kendim için' yaşadığım, eğlendiğim anlar? (Ufak bir hatırlatma: kötü çocuk illa Nuri Alço değildir, sadece iyi çocuk kavramından birini ıskalamış çocuktur.) Onları asıl kendim için yapmış olmuyor muyum? Yani genel yargının iyi çocuk anlayışına uygun bir iyi çocukla birlikte olup genel yargıyı mutlu etmek benim görevim, öyle mi? Öyle olmamalı.
Naçizane tavsiyem şudur ki, kendi iyi çocuk ya da kızınızı kendiniz oluşturun. İnsanlar 'değmez ama kendin için yaşa' diyorsa onları dinlemeyin. Sadece siz 'değmez ama kendim için yaşayayım' diyorsanız orada bir durun. Kendiniz değmeyeceğini düşünüyorsanız problem asıl orada olmalı. O zaman da değmeyeceğini düşünüyorken aslında yaşamanız gerektiğini düşünenler var diye yaşıyor olursunuz. Hiç kafaları zorlamadan kendinizi dinleyin, kendi değmez kavramınızı da kendiniz oluşturun. Sanıyorum ki 'hiç pişman olmadım' cümlesini gönül rahatlığıyla söyleyebilmenin yolu budur. Hadi geçmiş olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder