;

Cumartesi, Aralık 27, 2014


      Demin bu müzik eşliğinde internetten Batak oynadığımı fark ettim. Toparlandım. Kendime geldim, acilen ne tarz takılacağıma karar vermeliydim. 

Çarşamba, Aralık 24, 2014

Bu aralar buna taktım

    Bu sıra kendimle çeliştiğim bi konu var sevgili okur. Hani bazıları için bazı şeylerin değmeyeceğini düşünürüz de 'onun için değil ki kendim için yapıyorum' diye kendimizi rahatlatırız ya. Hah işte tam o konuya takmış durumdayım. Sanırım örnek vermeden anlatmam zor olacak. Şöyle başlayayım o zaman. Diyelim ki yan komşuya kokulu kokulu pişen bir şeyi götürmen gerekiyor. Yani aslında gerekmiyor da 'kokmuştur cınım sizi di dişindim' diye göstere göstere yapılan iyiliğin bedeli olarak gerekiyor denir. Ama yine varsayıyorum ki o kadar da iyi bir komşunuz yok, yer yer sizi rahatsız etmiş, yeri gelmiş apartman kurallarını ihlal etmiş; yani bu ilişki içinde bariz iyi olanın kendiniz olduğunu düşünüyorsunuz. Neden daha da iyi olmak ya da 'bak ben fevkalade daha iyiyim unutursun diye gösteriyorum' hareketlerinin gereğini duyuyoruz? 

    Geçenlerde bir tivit okudum "nasıl başkasının düşüncesini önemsemiyorsun ya ben tuvalette benden öncekinin pisliğini temizliyorum benim sanmasınlar diye". Aslında komikli tivit olarak yazılmış ama hayatta gerçekten de daha iyi olan olmak adına başkalarının pisliğini temizlediğimiz anlar çok oluyor bence. Bilemiyorum en azından bana oluyor. Karmadan etkileniyor olabilir miyiz? Hani meşhur 'gün gelir hesap döner' mantığının yerleştiği düşünce... Ne kadar kötü bir komşu olursa olsun, zamanı gelir işim düşer iyi olduğumu bilsin ben en iyisi bu kokulu yemekten götüreyim biraz. Bu mu düşünce? Yani neden ben o kokulu yemeği tadını çıkara çıkara kendi başıma yiyemiyorum? Paylaşmak istediğim kişiyle zaten 'iyilik' adı olmadan paylaşırım, değil mi? 

    Tam olayın bu ucundan tutup diğer arkadaşlık ilişkilerine bağlamak istiyorum. Asıl yakınacağım konu o çünkü. Kızlar arasında genelde iyi çocuklarla takılmak, iyi çocuklarla olmak algısı vardır. İyi çocuk kriteri de her anlamda onaylanan çocuktur. Efendim yakışıklı olacaktır, düzgün tavırları olacaktır, rayından çıkmayacaktır ve en önemlisi arkadaşlarınla iyi geçinecektir. Bunların hepsi kızlar arasındaki iyi çocuk kavramını içerir. İyi kızlar olduğumuz için de iyi çocukları hak eder, iyi çocuklarla olmaya değeriz. Peki ya kötü çocuklarla asıl 'kendim için' yaşadığım, eğlendiğim anlar? (Ufak bir hatırlatma: kötü çocuk illa Nuri Alço değildir, sadece iyi çocuk kavramından birini ıskalamış çocuktur.)  Onları asıl kendim için yapmış olmuyor muyum? Yani genel yargının iyi çocuk anlayışına uygun bir iyi çocukla birlikte olup genel yargıyı mutlu etmek benim görevim, öyle mi? Öyle olmamalı. 

    Naçizane tavsiyem şudur ki, kendi iyi çocuk ya da kızınızı kendiniz oluşturun. İnsanlar 'değmez ama kendin için yaşa' diyorsa onları dinlemeyin. Sadece siz 'değmez ama kendim için yaşayayım' diyorsanız orada bir durun. Kendiniz değmeyeceğini düşünüyorsanız problem asıl orada olmalı. O zaman da değmeyeceğini düşünüyorken aslında yaşamanız gerektiğini düşünenler var diye yaşıyor olursunuz. Hiç kafaları zorlamadan kendinizi dinleyin, kendi değmez kavramınızı da kendiniz oluşturun. Sanıyorum ki 'hiç pişman olmadım' cümlesini gönül rahatlığıyla söyleyebilmenin yolu budur. Hadi geçmiş olsun. 

Salı, Aralık 02, 2014

   Bu yazının baş kahramanı hayatının baş kahramanı olmak istemeyenler olsun. 

  Geçen gün üniversitede bazılarımızın belki ses tonunu dahi bilmediğimiz bir kızın nişanlandığı haberini aldık. Okul zamanı her derste kaç saat sürerse sürsün dimdik oturuşuyla bilinen 90dan aşağı not almayan bi kızdı bu. Çoğu kişinin bi hissi yoktur ona karşı. Ama ben sevmezdim. Çünkü o Real Madrid ben Yozgatspordum. Evet maalesef bir proje grubunda onunla eşleşmiştik. Normalde ilk hafta tanışma, ikinci hafta elle çiziktirdiğimiz bişey, üçüncü hafta hocanın 'haftaya artık bişeyleri oluşturun' dediği düzeni ; ilk hafta tanıştıktan sonra ikinci hafta 3d model yaparak über zorlaştırmıştı benim için. Filmlerdeki maçlarda böyle durumlarda Real Madrid baştan beri hırslı sağlamdır, Yozgatspor çabalar sürekli koşturur ama kan ter akıtır, takım kaptanı moral konuşması filan yapar hatta gurur tablosuyla aralarında bir sayı varken Yozgatspor son anda Real Madrid'i yener ve havalı züppelere sahada birbirlerine sarılarak günlerini gösterirler. Ama gerçek hayatta noldu? Ben o projeden kaldım ve okulum uzadı. :| Hayal kırıklıkları, emeğin boşa gitmesi ve zaten sen kimsin ki Yozgatspor düşünceleri. Gerçek hayat çok rezil bu anlamda. 

   Real Madrid'in nişan fotoğrafını görünce ilk aklıma bu geldi. Neden? Madem kupa almalara devam etmeyecektin o zaman beni neden ezdin Real Madrid? Tabii ki o kız mutlu olsun. -İnş harika bi hayatın olur cınım hı hı- Ama ben merak ediyorum hayatlarından ümidi kesen insanları. Tabii ki nişanlanmak, evlenmek ümidi kesmek değildir biliyorum ama. Bir çabası yok artık onun ve bazılarının. İnsanın hayatı evren kadar güncelleniyor her gün. Sürekli yenilikler, sürekli farklı günler ardı arkasına geliyor. Çarşamba ile perşembe farklı günlerde sana sunulurken sen hepsini çarşamba gibi geçirmeyi tercih ediyorsun. 

   İlla abartı bir hayat yaşa, oradan oraya sürüklen demiyorum. Sonuçta bunları ben de dün de aynı yerde oturduğum ofisten yazıyorum. Ama çıkınca kendim için bir şey yapacağım mutlaka. En çok insan ilişkilerinde kaybediyoruz bu öznelliği mesela. Dünü bugününden farklı yapmanı engelleyen insan dünde kalmalı belki de. Haydi bugün de şunu yapalım diyen insanla iletişim kurmak, arkadaş dost olmak ne kadar keyifli bir bilseniz emekli olan Real Madridler.. Her ne kadar Yozgatspor olsam da Real Madrid olma ihtimalimi hatta bilemiyorum ondan milyon kat daha iyi bi takım olma ihtimalimi kaybetmiyorum. 

   Geçen gün Özlem söylemişti insan ömrü ortalama 900 aymış. Koskoca 900 ay ! Her gün aynı her ay aynı şeyi yapmayı nasıl kaldırabilir ki bünye. 900 ayınızı farklı şekiller, farklı hisler her birini farklı zamanlar gibi yaşayın derim ben. Reenkarnasyon yoksa yandık. Daha bir sürü şey var yapılacak ve biz parmakla sayılacak kadarını yaptık. 



Konudan bağımsız ama bu yazıdan hemen önce dinlediğim için sizinle de paylaşmak istedim. Güzelli bir şarkı