;

Perşembe, Eylül 25, 2014

Ofisle ilgili bi köşe

   Yeni ofisimle ilgili sürekli yazmak istiyorum ama kötü bişey olur 'yeter bunu bu kadar güldürdüğümüz' diyerek zıbam diye kafama bişey iner diye pek de şey edemiyorum. Bazen büyük sessizlikle tıkır tıkır çalıştığımız, bazen de kıkır kıkır muhabbet yaptığımız ofisimi gerçekten seviyorum sevgili okur :) Şuan arkamda fısıltılar halinde mailini düzgün göndermeye çalışan Arzu Abla'ya rağmen dayanamıyorum bunu yazıyorum. Ofisin kablo saklama gözlü masasından tuvalet kağıdına her şeyini çok sevdiğim için küçük kaçamak fotoğraflar çekiyorum. Ofisin turisti gibiyim her gün. İnstagrama filan çok koydum diye burayı darlıyım dedim biraz da. 

Pazar, Eylül 21, 2014

   Gerçek hayat çok garip bi yer. Gerçekten, sanal dünya öyle değil mesela arkadaşlıktan çıkar hop bide engelle tamamdır artık yok 'puff'. Ama gerçek hayat öyle mi, ne yazık ki değil. İstediğin kadar nefret et, bir daha görmek isteme yine gelip karşına oturabiliyor. Arıyor mesela. Niye aranır ki sevmediğini hatta nefret ettiğini bildiğin biri?

   Açıkçası benden size bi itiraf sevmediğiniz, hoşlanmadığınız biri sizi ısrarla arayınca bazen hoşuma gidiyor. Belki sizin de öyledir. Ama rahatsızlık boyutu aslında işin. Hani tamam seni unutmuyor, konuşmak istiyor veyahut işi düşüyor tam 'yess biliyordumm' durumu ama gerçekten rahatsız edici. Konuşmak, sevmediğini belki yüzüne vurmadan belki vurarak kelimeler arasına saklamak. Can sıkıcı.

   Sims oyunu vardı ya hani ben deliler gibi oynardım. Milleti birbirine aşık eder sonra birbirine yakalatır 'aşk'ı memnu' yaşatırdım. O zaman o program bile ekrana döner noluur bitsin der gibi yalvarırdı. Sonra üzülür oyunu baştan başlatır, kötü kadını hiç araya sokmaz 'wohoo' yaptırırdım. Keşke gerçek hayat da böyle olsa. Noluur artık yeter desek göğe bakıp, hemen bizi alsaaa yeniden başlatsa. Bi dakika THIS IS REINCARNATION!! Olay buymuş gençler ya biz başta yanlış inanmışız :/

   Neyse konu çok dağıldı. Sosyal hesaplarından, telefonundan silerek birini hayatından tamamen silemiyor olmak çok kötü. O yüzden arkadaşlar gelin el ele verelim. Bizi silen arkadaşlarımıza bu acıyı yaşatmayalım, yavaşça kaybolup gidelim. Hı? 

Çarşamba, Eylül 10, 2014

Yiyorum yiyorum bitürlü doymuyorum

    Bir kaç haftadır buzdolabımda sadece sabahlar için çilek reçeli, dilimli ekmek; akşamlar için yoğurt ve süt (soğuk sütlü nescafe içiyorum da) olmasına rağmen gram kilo verebilmiş değilim arkadaşlar. Bunun sebebi dışarıdaki vaktimde bolca tükettiğim kanıma girmiş olan yiyecekler, mekanlardır. Bu suça sizi de dahil edicem yalnız kalmıcam yaşasın kötülükk!! 



Birinci katilimiz şu Lays reklamlarındaki 'yiyin gari teyze!' Evet. Geçenlerde sade cipsin kalmamasından ötürü elimi attığım KAŞIK CİPS benim sonum olacak. İçinden eski doritoslarda da bi ara çıkardı hatırlarsınız baharat karışımı çıkıyor. Ve içindekiler kısmına bakıp 'ben de yapcam' dediğiniz an 'gerekli malzemeler cipsin üzerindedir' yazısı sizi karşılıyor. DENEYİN!













İkinci katilimiz Arby's Curly Fries! Ya resmen canım çekiyor otururken filan. Çok sıkı fanatiği olanların bile belki hatırlayamayacağı Barney'nin soslu patatesini yiyen eleman vardı. İşte o patatesi gördüğümden beri aa ne güzel kıvrıkmış demiştim. Belki bu anının da getirisiyle vazgeçemiyorummm. DENEYİN!













Üçüncü katil waffle :( Ona katil demek beni gerçekten üzüyor. Eskişehir'de de vazgeçemediğimdi. Sandviç söyleyin ki elinize yüzünüze bulaşsın en iyi öyle seviliyor. BELALIM. SEVDALIM WAFFLE'IM. DENEYİN!   














Dördüncümüz İstanbul'da Arzu Abla'nın kendimize bi güzellik yapalım tadında beni öğle yemeğinde götürdüğü açıkçası başka biyerde görmediğim görsem de çok keyifleneceğim bir mekan olan BURGER HOUSE. Biz ne burgerlerin dolu dolu resimlerine bakıp 3 cmlik burgerler yedik. Ama burası nasıl dolu dolu nasıl lezzetli anlatamam. Bizi kandıranlara inat yaşasın BURGER HOUSE! DENEYİN! 
(Yanına patates de söyleyin) 


Beşinci ve sonuncumuz servisindeki tatlışlıktan ötürü torpil geçtiğim BİBER BURGER. Çok güzel, sakin bi mekan. Bir o kadar da lezzetli et! Ki bilen bilir benim etle işim yoktur. Ben bile böyle diyorum. Harikulade olmalı normal biri için. Beşiktaş'ta Peri Sokağın yanında, baby burger seçeneği bile deli gibi doyurmaya yetiyor. Eğer iki kişiyseniz de tek patates söyleyin. O tek patates kalmasın diye baya uğraştık çünkü. DENEYİN!!  



Tek kişilik patates şu yani düşün.

Bir de ofiste içtiğim 254487413 tane kahve var tabii o ayrı. 

Cuma, Eylül 05, 2014

çocuğum gibi özlüyorum

  Sevgili okur bugün sana apaçık bir şekilde reklam yapacağım. Çünkü bir insanın reklam yapılmayacak kadar sıradan olan bişey, aklından çıkmamazlık yapamaz, biliyorum. Onun adı NOODLE. Nadıl diye okunur normal insanlar tarafından. Nudıl diye okuyan bir kısım elit kesim de mevcuttur, 'ne var bunda bunu evde de yaparız' diyen bir takım dengesiz de (aklıma bir anı geldi kusura bakma tabii belki evde de yapılıyodur). Ve sana bir de adres veriyorum ki ben orası gibi daha bulamadım. Yum Yum Noodle House. Eskişehir'de Doktorlar Caddesinin sonunda Kanatlı Avm'yi geçince Donas'ın tam karşısındadır kendisi. Çin esintilerinden hemen anlarsın zaten. Gitmediysen mutlaka git sevgili okur benim için yeşil soğansız acılı tavuklu noodle söyle. Gittiysen ve bugün bile gidebilecek yakınlıkta isen şadap şadap fuliş kazanova ! 

   'Çin yemeği mi böcek filan vardır onda' diyen bir çok arkadaşıma 'Hazan ne güzel yerler biliyosun değişik değişik şeyler hep gidelim bundan sonra' dedirten yer olma özelliğine sahiptir. Ve açıklıyorum böcek möcek yoktur arkadaşlar. Ayrıca 'ay o çubuklarla yiyemem ben uğraşamam aç kalırım' vesaire diyen bir çok arkadaşım 'ilk sefer için nasıl hemen kavradım görüyo musun artık bundan sonra bulgur pilavını bile chopstickle yiyorum hadi bakalım' diye restorandan çıkmıştır. Deneyin, size bir de ipucu vereyim chopsticklerin ucunu birbirinden ayırmayın daha kolay oluyor :) 


   Benim için Eskişehir'den ayrılmaya yakın çok özleyeceğim ben burayı yaa diye bir kaç jübile gerçekleştirdiğim, annemi babamı filan ailece götürüp sevdirdiğim, 'soğansız acılı tavuklu sizin değil mi' diye garsonun beni karşıladığı, eve sipariş geldiğinde 'nasılsınız evin şeklini mi değiştirdiniz?' gibi soruları cevapladığım ve en önemlisi jürilerimden önce mutlaka totem olarak /ya da tamamen açlık/ yediğim bir aşktır, tutkudur noodle.

   Restoran tanıtımı yapan dergi makaleleri gibi olacak ama Yum Yum'un tadı da bi ayrıdır. Sunumu, sosları, güler yüzlü çalışanları her şeyiyle burnumda tütüyor. Çocuğum gibi özlüyorum uleen!