Sürekli kış ayını ve kasım ayını sevmemekten yakınacağım sevgili okuyan. Üzgünüm. Belki de bu kadar yakındığın için sürekli itiliyorsun, öyle şeyler yaşıyorsun diyebilirsin. Bu da olabilir bak düşüneyim sonra bunu.
Bu girizgah altında bu hafta sonumu anlatmak istiyorum sevgili okuyan. Cuma günü her iş günü gibi başladı. Saat farkından dolayı gece gibi uyanmak, alelacele otobüste yenen simit kahvaltısı, şantiye yollarına düşmek... Bilinen bir iş günü. Şantiyede renkli borular tavana döşenecekti o gün. Ben de mimarıyım ya durmazsam olmuyor ya şu rengi koy hah azıcık kaydır yok diğer tarafa filan demesem olmuyor ya başlarındayım ustaların. Gidip bunları karışık renkli yerleştircez diyip konteynerda çayımı kahvemi içsem olmuyor ya başlarındayım ustaların. Sonra bir boru -boru dediğim 4metre uzunluğunda ağır boru usta omzunda taşıyor yani- o harale gürele içinde TAK ! yüzüme çarptı. Yüzümün sağ tarafından kan boşaldığını hissettim. Ama neresi tam çözemedim. O tak sesine herkes işini bıraktı koştu geldi, ustalardan birine dişim mi kanıyor diye sorduğumu hatırlıyorum. Peçete verdi, Hülya Koçyiğit'in veremli sahneleri misali peçetemde kan gördüm. Döndüm, gururluyum nasıl mağrurum :bişeyim yok devam edin siz, dedim. Yukarıya çıkmak amacım bir üst kata, lavaboların olduğu ustaların olmadığı kata, hıçkıra hıçkıra ağlayabileceğim kata. Küçük Emrah bakışlarıyla bana bakan ustaları atlatıp hemen yukarı çıktım. Lavaboda yüzüme su çarptım, lavabo yansımasından yüzümün kanını görüyorum. O an ' Bir kaç adım kenarda olsaydım şimdi hala aşağıda yüzüm yerinde duruyor olacaktım' diye düşündüğümü hatırlıyorum. Sonra koyverdim artık, ağladım, gerçekten çok ağladım. Aşağıda gözüm bile dolmamıştı halbuki nasıl bir gurursa. İşinize devam edin bık bık mış. Hayret ettim kendime yine ağladım. Neyse sonrası çok hızlı gelişti zaten. Sağlık ocağı, pansuman, izi kalmayacak merak etmeyin, şantiyeden arayanlar, tetenoz aşısı, sargı, izi kalmayacak merak etmeyin, şantiyeden arayanlar, sıcak çorba, eve gitme izni, izi kalmayacak merak etmeyin ve uyku. İyi ki o gün cumaydı da hemen hafta sonuna bağladı. O sıra tabii Nazif, Merve, annem, kardeşim, arkadaşlarım beni mutlu etme peşindeydi. Çiçekler, tatlılar, izi kalmayacak merak etme'ler, çok yakıştı scarface oldun'lar... Yine de hafta sonu durup durup sinirim bozuldu ağladım. Bir de zaten nezle gibiydim, bir yandan burnum akıyor belim yanım ağrıyor. Yaşlılığım çok zor olacak benim cidden.
Bunca şey içinde en çok aklıma takılan oydu. 'Bir kaç adım başka yerde olsam şuan bambaşkaydı.' O kadar korkunç ve aynı zamanda o kadar heyecanlı ki bu. Kesinlikle engel olamıyoruz hayatımıza bence. Kelebek etkisi gibi yani ya da paralel evrenler... Amma da abarttın , bir kesikten çıkarttığın şeylere bak dediğini duyar gibiyim sevgili okuyan. Birincisi o sadece bir kesik değil ! İkincisi de ama neyden çıkartayım, durup dururken böyle ya hakkaten diye mi düşüneyim ya da bişeyler çizerken tabi yaa mı diyeyim. Aksiyonum bu. Böyle ufak tefek şeylerde bile neden oldu böyle bir şey şimdi diye düşünüyorum ne yapayım.
Sonuç olarak bu olayı kışa da hayata da bağlasam artık façalıyım. Ama merak etmeyin izi kalmayacak.