;

Cuma, Temmuz 15, 2016

7 günde 3 ülke

  Gençler hayatımın en güzel deneyimlerinden birini geçtiğimiz hafta yaşadım. Sizi fazla bunaltmadan anlatmaya çalışacağım. Bunalırsanız da aşağı hızlı hızlı inin yani nedir:| Kardeşceğizimle bayram tatili boyunca sadece 2 sırt çantasıyla 2 temmuz cumartesi başlayan maceramız tam 7 gün sonra 9 temmuzda son buldu. Öncelikle ilk tavsiyem özellikle bayram tatilinde bu tarz bir tatile çıkmayı planlıyorsanız havaalanına gitmek için 2 saat önceden çıksam yeter gibi gafletlere kapılmayınız. Sonrasında bizim gibi herkesten izin isteyerek önlerine geçmek hatta yer yer iteklemek, hızlı hatim indirmek  ve pasaport kontrolü yapan adama 'hadi be adaam acele et' demek zorunda filan kalabilirsiniz.  Neyse bunları bir kenara bırakıp başlıyorum. Ben gitmeden önce delicesine araştırma yaptığım için biliyorum. Herkesin önerdiği yerden farklı yerler önermeyeceğim. Ama görselli önereceğim en azından benim beğendiğim yerler senin de beğendiğin yerler olabilir mi ona bakarsın sevgili okuyanım.

   Canımızın için Amsterdam
Amsterdam'da her yere ama her yere yürüyebilirsiniz. Bisiklet kiralamak da çok yaygın tabii. Ama biz öyle bir işe girişmeden her yeri tam görebilelim diye tabana kuvvet yürüdük. 

Burası bizim kaldığımız hostel De Mallemoolen . Küçücük tam hobit odası ama şehir merkezine filan çok yakın olduğu için baya işimize yaradı. İlk gün hemen Dam Meydanı'na gittik. Oradaki tek hedefimiz Madam Tussaud Müzesi'ni görmekti. Orada yaklaşık 2 saat filan kalıyorsunuz zaten. Hiç tanımadığınız ünlülerin bile bal mumu heykelleriyle fotoğraf çektiriyorsunuz. 
    

   Dam Meydanı'nda hot dog filan yiyebilirsiniz. Kumpir gibi bir sürü meze ekleme seçeneğiniz oluyor. Tabii size bir coffeeshop önerim olacak. Kıps. Coffeshop Smokey. Rembrandt Meydanı'nda olduğu için bir taşla iki kuş vuracaksınız. Çünkü Rembrandt gerçekten çok güzel. Çimlere uzanıp orada çalan sokak sanatçılarını dinleyin, etrafınıza bakının bu anları hafızaya bol bol kaydedin. 

  Gelelim ikinci güne. Arkadaşlar ne olmaz? Amsterdam'a gitmişken I am asterdam ile fotoğraf çektirmemek tabii ki olmaz. Oraya da merkezden yürüyebilirsiniz. Suyunuzu yiyeceğinizi alırsanız yürünmeyecek yol yok. Hatta o sırada Amsterdam sokaklarının cılkını çıkartacak kadar gezebilirsiniz. Çiçek pazarından filan geçersiniz. 

Ve I am Amsterdam ' a geldik. İnsan istilasından yer bulduğumuz kadar çektirdik ne yazık ki :/

Amsterdam'da hiç üşenmeden gitmeniz gereken bir yer de Vondelpark. O kadar huzur ve mutluluk verici ki tüm günü geçirebilirdik. Dönerken de Hard Rock Cafe'ye uğrayabilirsiniz. 



    Akşam yemeği için her sokak ayrı konseptli. Kebapçılar sokağı, italyan yemekleri sokağı vs... Biz lazanyanın 5 euro olduğu italyan sokağına girdik. Hatta sahibi Türk'tü çok sevimli bir adamdı. Zaten çok fazla Türk ile karşılaşacaksınız. Özellikle tatil zamanıysa. Yanımızdan geçerken 'ulan olum o taraf değil' diyen bir çok Türk ile rastlaştık biz mesela :D

  Arkadaşlar elbette ki Red Light District 'e de gittik. Aileleriyle gelenler hatta çocuğuna olayı açıklayanlarla vitrinlere baka baka geçtik. Bu esnada bir şey belirtme zorunluluğu hissediyorum. Fotoğraf veya video çekmek yasak. 'Ee herhalde' dediğinizi duyar gibiyim. Kimse niye söylemedi madem bize?? Vitrinlerdeki kadınlardan birinden Arapça İspanyolca karışık küfür yiyerek soluksuz kalana kadar kaçmazdık biz de :/ Yine de video bizde rahat olun :D


Ve ertesi sabah Bruj'e olan tren yolculuğumuza başladık. Kaldığımız yer tren garının dibi olduğu için hiç sorun çıkmadı. Ibis Budget Hotel . Biz beğendik, tertemizdi. Sonrasında tabii ki her yere yine yürüyerek gidebilirsin. 

  Bruj tam bir çikolata cenneti. Biz farklı çeşitler denemek için yarım kilo çikolatayı 5 euro gibi bir fiyata aldık. Yemek için de Belfort Müzesi'nin olduğu meydandaki seyyar satıcılardan bir şeyler atıştırabilirsiniz. Gayet lezzetli ve doyurucu. 

  Sevgili okuyan asıl Bruj bizim için Beer Wall barıdır. Bütün duvarlar bira kaplı ve terası kanala sıfır. Bayıldık. %10 alkollü Paix Dieu birasını denedik. Gerçekten hayatımda içtiğim en iyi bira. Hem kolay içim hem de 3 bira içmiş gibi etkili. Yazın bi yere mutlaka Beer Wall - Belçika Birası. 

  Gelelim güzeller güzeli Barselona'ya. Bizim gezimiz benden dolayı biraz daha mimari ağırlıklı oldu. Ama yine de düzenine, insanlarına, yiyeceklerine her şeyine bayıldık. Çok çok beğendik. 
İlk gün yol yorgunluğu filan derken en yakındaki tapas restoranına ve bara gittik. Ama biz mi şanslıyız yoksa her yer bu kadar mı güzel bilemiyorum. Lolita Taperia diye bir restoran 'Pollo Tapas' denedik biz. Mutlaka damak tadınıza göre bir tanesini deneyin derim ben. Gittiğimiz bar da 'Brewdog Barcelona' . Craft Beer diye geçiyor. Biraları kendileri yapıyorlar. Mekan da çok sevimli. 

  Ertesi gün ise metroyla sırasıyla Sagrada Familia, Park Güell, Casa Mila, Casa Batllo 'ya gidebilirsin. Bu arada Barselona çok büyük ve çok geniş bir alana yayılmış olduğu için yürümeye pek müsait değil. Burada kalacağınız gün kadar metro bileti alabilirsin. Metro ağı gayet geniş. Sadece Park Güell için yokuş çıkmanız gerekiyor. Ona da değer bence. 




   Son olarak Montjuic Meydanı'na gidip güneşin batışını izleyebilirsin sevgili okuyan. Sihirli çeşme diye geçiyor burası. Haftanın bazı günlerinde renkli su gösterileri yapılıyormuş. Aklında olsun perşembe-cuma-cumartesi günleri. Ama o günleri yakalayamazsan da yine de gidip güneşi batırıp merdivenlerde takılabilirsin. 


  En son durağımız İbiza ise ortamcı olmayan bizler için ne yazık ki biraz hayal kırıklığı :/ Kaldığımız hostele bira alıp balkonda içmek bizi daha çok mutlu etti o ne çıkacağı belli olmayan gece hayatından. Acun abi niye gözümüzde büyüttün Acun abii. Tamamen dinlenme durağımız oldu. Bu arada Hostel Flores'i  de iliştiriyorum şuraya güzel,temiz ancak wifi yok :( 


  Bir tek Cafe del Mar  için gidebilirsiniz. Türkiye'deki kokteyl fiyatlarına oranla ucuz kokteyller, aşırı neşeli insanlar barındıran denize sıfır bir mekan. O mekan Türkiye'de olsa abiyeyle gitmeniz gerekir öyle net bir şekilde açıklayabilirim sanırım. Bu arada yan barda her perşembe çıkan David Guetta gayet rutin bir etkinlik olmuş onlar için. 

   Bir de eklemek istediğim tam Türk yemeği özlemeye başlamışken İbiza'nın eski yerleşimi olarak geçen Dalt Vila'da karşımıza çıkan patatesli yumurta bize nimet gibi geldi. İbiza'ya özel ensaimada tatlısını da yiyebilirsin sevgili okuyan güzel bir şey :)


   Biz de bol bol denize girdik, güneşlendik. Denizi de tatlı su ve git git bacağına gelen cinsten. Yine de sabahları güvenle sere serpe yanabilirsiniz. 




Bilemedim şimdi senin gözüne nasıl gözüktü ama benim en güzel haftamdı diyebilirim sevgili okuyan. Sadece 'hadi yapalım' demeye bakıyor inan.