Perşembe, Temmuz 30, 2015
Pazar, Temmuz 26, 2015
Perşembe, Temmuz 09, 2015
Sana şeyden bahsetmiş miydim sevgili okuyan, modumun ya en yüksek ya en dip olduğundan. Sanırım bahsettim. Bazen hayatım o kadar mahvolmuş gibi hissediyorum ki anlatamam. Kocaman bir balon şişiriyorum diye düşünelim. Rengi çok güzel, parlıyo büyüdükçe büyüyor büyüdükçe daha mutlu oluyorum; sonra bir iğne gelip çıt dokunup kaçıyor. İşte aynen böyle hissediyorum. Yani tabii böyle zamanlarda kendime hatırlatıyorum, bak ne sorunlar var seninki hiç onların yanında vesaire. Ama zerre işe yaramıyor işine yarayan biri de var mı onu bilemiyorum benim kocaman güzel balonum patladı bir kere kalakalıyorum başında.
Dün de bir iğne geldi ve ellerimde parlak güzel balonum patlak bir şekilde kaldım. Aslında her şey böyle değildi. Bu kadar vahim bir durum gerçekten değildi. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Hisleri ile görünenler insanın gözü önünde çarpışır bazen. Yani hislerine inanmak istersin ama genel geçer kalıplar, gerçekler hislerinle alay eder. Genelde ben hislerimin peşinden giderim ki çok sonra doğru olduklarını öğrenirim. Ama o 'çok sonra' süre zarfında gerçekler beni işte ellerimde patlak balonla bırakır. Hislerimi bastırmasalar ne balonlarla dolacak ruhum.
Bunları düşünüp Kadıköy sahilden denize baktım, derin bir nefes aldım. Güneş batıyordu. İçimden çılgınlık yapıp Kadıköy'den Üsküdar'a mı yürüsem diye geçirdim. Gündüz olsa yapacaktım da havanın kararmasından çekindim. Ama bir şey zihnimi boşaltmamı istiyordu. Zihnimi boşlatmak için ya uzunca bir yolu yürürüm, ya da tatlı bir şeyler yerim. O saatten sonra yürümek pek mantıklı gelmediğinden tatlı yemeyi düşündüm. Gittim Beyaz Fırın'da koca bir tatlı bir de su söyledim. Beyaz Fırın'ın yol üzerinde açık oturma yerleri var. Kadıköy meydandan ara sokağa dalan herkes önünüzden geçiyor, o tarafa oturdum. Suyu şişede verdiler. İlla bir şey olacak ya bir türlü suyu açamadım. Bir öyle bir böyle deniyorum, bir tişörtümün ucuyla deniyorum yok. Tam o sırada o sokaktan geçmekte olan bir çocuk bana yaklaşıp 'can i open' dedi ve elini uzattı. Bir an anlamadım, yolunda yürürken benim çabalarımı görüp 'su açamayanlara dayanamayanlardan' biri olarak bana yardım etmek istemişti ya da bilemiyorum böyle anlarımda hep garip bir olay olur. Uzattım şişeyi 'thank you' diyerek. Çıt. Açtı bana uzattı ve yoluna devam etti. Saf yardım, düz bir iyilik tertemiz bir sevap point. O sırada bir rüzgar esti. Gerçekler durumu anlayıp sessiz sedasız masamdan rüzgarla birlikte uçtu gitti. Hislerim dibime oturdu ben de tatlımı yemeye koyuldum.
Dün de bir iğne geldi ve ellerimde parlak güzel balonum patlak bir şekilde kaldım. Aslında her şey böyle değildi. Bu kadar vahim bir durum gerçekten değildi. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Hisleri ile görünenler insanın gözü önünde çarpışır bazen. Yani hislerine inanmak istersin ama genel geçer kalıplar, gerçekler hislerinle alay eder. Genelde ben hislerimin peşinden giderim ki çok sonra doğru olduklarını öğrenirim. Ama o 'çok sonra' süre zarfında gerçekler beni işte ellerimde patlak balonla bırakır. Hislerimi bastırmasalar ne balonlarla dolacak ruhum.
Bunları düşünüp Kadıköy sahilden denize baktım, derin bir nefes aldım. Güneş batıyordu. İçimden çılgınlık yapıp Kadıköy'den Üsküdar'a mı yürüsem diye geçirdim. Gündüz olsa yapacaktım da havanın kararmasından çekindim. Ama bir şey zihnimi boşaltmamı istiyordu. Zihnimi boşlatmak için ya uzunca bir yolu yürürüm, ya da tatlı bir şeyler yerim. O saatten sonra yürümek pek mantıklı gelmediğinden tatlı yemeyi düşündüm. Gittim Beyaz Fırın'da koca bir tatlı bir de su söyledim. Beyaz Fırın'ın yol üzerinde açık oturma yerleri var. Kadıköy meydandan ara sokağa dalan herkes önünüzden geçiyor, o tarafa oturdum. Suyu şişede verdiler. İlla bir şey olacak ya bir türlü suyu açamadım. Bir öyle bir böyle deniyorum, bir tişörtümün ucuyla deniyorum yok. Tam o sırada o sokaktan geçmekte olan bir çocuk bana yaklaşıp 'can i open' dedi ve elini uzattı. Bir an anlamadım, yolunda yürürken benim çabalarımı görüp 'su açamayanlara dayanamayanlardan' biri olarak bana yardım etmek istemişti ya da bilemiyorum böyle anlarımda hep garip bir olay olur. Uzattım şişeyi 'thank you' diyerek. Çıt. Açtı bana uzattı ve yoluna devam etti. Saf yardım, düz bir iyilik tertemiz bir sevap point. O sırada bir rüzgar esti. Gerçekler durumu anlayıp sessiz sedasız masamdan rüzgarla birlikte uçtu gitti. Hislerim dibime oturdu ben de tatlımı yemeye koyuldum.
Cumartesi, Temmuz 04, 2015
Size saygı duyuyoruz
Geçen gün Özlem, Yiğit, Yusuf ben sahilde oturduk. Biraz sohbet muhabbet plansız güzel bi akşam geçirdik. Benim bu yaşa gelip hala hiç çiçek almadığım muhabbeti üzerine geyik döndürdük.-Evet ya bir dal parçası bile almadım sevgili okur, tamam erkekler sürekli çiçek almasın nımınışmış olmasın da 24üme girdim ulan- Neyse, sonra yine plansız bi şekilde Özlem 'bende kalsana, yastığın altına anahtar koyarız' dedi. Tabii hemen kabul ettim. Anahtar çünkü bu. Neyse yine sohbet muhabbet Özlem'e giderken yolda bir buket çiçek bir ağacın dibine bırakılmıştı. Hemen baktık, üzerinde kart var 'Size saygı duyuyoruz. Ahmet-Çiğdem Taşpınar'- İsimlerin tamamen uydurdum- yazıyordu. Hemen günün anlam ve önemi olan bak insanlar çiçek alıyor, ama önemli olan nitelikli çiçek almakta filan dedikten sonra; notun, çiçeğin bırakılışının, bu çiftin saygısının hikayesini filan yazdık kafamızda.
Özlem trajedi yazmak konusunda biraz saf temiz kız kalıyor benim yıllar boyunca izlenmiş entrika dizisi arşivimin yanında. Şey filan dedi galiba, işte saygı duyuyolarsa büyük biri, çiçeği alan annesi olabilir. Bir kaynananın nazik bir şekilde ağacın altına bir çiçeği sadece terk etmeyeceğini bildiğimden bence şey olabilir dedim: bir adam işten atılmış ama adamı kırmak istememişler böyle bir şey yapmışlar o da başlarım çiçeğinize demiş oraya bırakmış. Ya da .. Bir çift iznini almadan evlenmiş bu çiçeği alanın sizi iplemiyomuş gibi görünsek de aslında saygı duyuyoruz demek istiyo olabilir diye düşündüm. Tabii bilemicem doğrusunu Özlem de bilmiş olabilir.
Mesela o çiçeği bırakan denk gelse de bu yazıya şundan oldu filan yazsa ne değişikli olur demi?
'Elimden düştü ayol, pis şeyi yerden almadım'-Anneymiş Özlem bilmiş-
Özlem trajedi yazmak konusunda biraz saf temiz kız kalıyor benim yıllar boyunca izlenmiş entrika dizisi arşivimin yanında. Şey filan dedi galiba, işte saygı duyuyolarsa büyük biri, çiçeği alan annesi olabilir. Bir kaynananın nazik bir şekilde ağacın altına bir çiçeği sadece terk etmeyeceğini bildiğimden bence şey olabilir dedim: bir adam işten atılmış ama adamı kırmak istememişler böyle bir şey yapmışlar o da başlarım çiçeğinize demiş oraya bırakmış. Ya da .. Bir çift iznini almadan evlenmiş bu çiçeği alanın sizi iplemiyomuş gibi görünsek de aslında saygı duyuyoruz demek istiyo olabilir diye düşündüm. Tabii bilemicem doğrusunu Özlem de bilmiş olabilir.
Mesela o çiçeği bırakan denk gelse de bu yazıya şundan oldu filan yazsa ne değişikli olur demi?
'Elimden düştü ayol, pis şeyi yerden almadım'-Anneymiş Özlem bilmiş-
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)