;

Salı, Temmuz 23, 2013

Cumartesi, Temmuz 20, 2013

Perşembe, Temmuz 11, 2013

  Muzaffer Bey mimarlık deneyimlerimin farklı bir kapısını açıyor bana her sabah saat 8buçukta. Şantiye stajı bildiğin şantiyede bir başka tabirle inşaatta geçiyor. Normal zamanda altından bile geçmediğim inşaatların içine giriyorum, ne nerede nasıl kullanılmış onları görüyorum, öğreniyorum. 

Geçen gün mavi gözlü, beni her gördüğünde ooo mimar ablam nasılsın diyen İsmail usta benden bir tuğlayı şakayla karışık kırmamı istedi. Bende kırarım tabi dedim bütün pomi(bizim okulda tuğla taşıyıp, bedensel anlamda canınızın çıktığı ciğerleri söken proje) amelelik geçmişimin verdiği güvenle. Gülüştüler. Ve bir değilse de 2. ya da 3. vuruşla ben tuğlayı kırdım. Hayal edemeyenler için söylüyorum ortada bir ninja durumu falan yok elimde keser vardı. 


  Bugünse sıvacıya yaklaştım. Azıcık da ben yapayım usta dedim. Başka türlü sekreterden az üstte inşaata konulmuş barbi bebekten az altta şantiye stajı çekilmiyor yoksa. Usta ciddiye aldı, duvarın baya bir bölümünü bana yaptırdı. O da kolay iş değil yalnız, her elimi sürdüğümde aman deyip geri düzeltti adamcağız. 


  Onun dışında bir de şantiyede bulunma durumu komik oluyor. Birbirine lan şunu getir diye hitap eden ustalar ben kolay gelsin deyince ne diyeceklerini şaşırıyorlar. Mimar abla, mimar hanım ya da siz hitapları sorun olmuyor da bugün bir tanesi hanfendi deyince gülmeyeyim diye başka yere kaçtım. Hanımefendi mi dedi o? 
  İşin aksiyon dolu zamanları ise en güzeli. Bugün anneme telefonda işkence bile yaptım. 'Annee bugün çatıya çıktık, hani bacaların falan olduğu kısma en tehlikelisine filmlerde adamların birbirini kovaladığı yere hehe' cevap olarak tabi 'ay kızımm dikkat ett' dedi. Ben, atlatik vücudum ve pomi bilgilerim iş başında dikkatli olmuştuk tabii. 


  Eve geldiğimde koşullu refleks gereği bir duş alıp herhangi bir yerde uyuya kalmam da günün sonuna denk düşüyor. Şantiye hayatı bir garip geçiyor.